Knidos antik kenti ülkemizdeki hazinelerden birisi. Knidos antik çağlarda çok önemli bir ticaret, kültür ve sanat merkezi olması ile tanınıyor. Şarap buradan Atina‘ya ihraç edilmiş. Astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus, heykeltıraş Praxiteles, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın 7 harikasından biri olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos Knidos‘ta yaşamış.
Knidos’a nasıl gidilir?
Dalaman Havaalanından Knidos’a gitmenin en iyi yolu araç kiralamak. Marmaris – Datça yolu üzerindeki yolculuğunuzda Datça sapağına geldiğinizde yol ikiye ayrılıyor ve Knidos tabelasını takip eden yola giriyorsunuz. Yarımadanın en uç tarafına kadar bu yol devam ediyor ve Knidos’a ulaşılıyor. Ayrıca Datça’dan Knidos’a minibüs ve deniz taksi hizmeti de mevcut.
Hani bazı yerler vardır, yanıbaşınızdadır, ama bir türlü ulaşamazsınız. Gitmek, görmek, tanımak için uğraşır, merak edip durursunuz, fakat onlar size hep mesafeli dururlar. İşte Knidos antik kenti de benim için böyle yerlerden biriydi. Karadan ulaşımı biraz zahmetli olan bu antik şehir bana J Dive ile çıktığım mavi yolculukta kapılarını açıverdi…
J Dive‘ın MSY Okyanus adlı guletiyle çıktığım mavi yolculuktan bir önceki yazımda bahsetmiştim. Bu mavi yolculukta dalış ve yoga yapmak şüphesiz beni çok mutlu etti, ama bir o kadar sevindiren şey de Knidos‘u görmek oldu. Uzun zamandır gelmek istediğim, ama bir türlü uğrayamadığım bu etkileyici antik şehir mavi yolculukta Bodrum dönüşü tüm heybetiyle bizi karşılıyordu.
Knidos antik kenti hakkında bilgiler
Antik kentteki buluntular MÖ 2000’lere kadar uzanıyor. Buranın bilinen ilk yerli halkı Karyalılar ve en parlak dönem Dorlar zamanında yaşanmış. Dorlar MÖ 1000 yıllarında Trakya üzerinden güneye inmiş ve bugünkü Datça ilçe merkezinin 1.5 km kuzeydoğusunda Dor uygarlığının merkezi olan Knidos’u kurmuşlar.
Knidos ticari nedenlerle MÖ 4. yüzyılda yarımadanın uç noktasına bugünkü görkemli kalıntıların olduğu yere taşınmış. Strabon buranın kıyı boyu ile önündeki adada kurulduğunu belirtiyor. Ada ile kara arasındaki deniz doldurularak 2 ayrı liman elde edilmiş. Küçük limana Kuzey Liman denilmiş ve askeri amaçla kullanılmış. Güneydeki liman ise ticaret amaçlı kullanılmış. Liman ağzındaki mendirek ile Kuzey Liman’daki kulenin kalıntıları halen görülüyor.
Antik şehirde biri 20.000, diğeri 5.000 kapasiteli 2 tiyatro varmış. Güneyde ticari limanın yakınında küçük tiyatro ve Akropol’de de büyük tiyatro varmış. Bugün bu yapıların taşlarını göremiyoruz. Çünkü taşlar ve mermerler 19. yüzyılda gemilerle götürülmüş.
Kültür ve sanat merkezi
Antik kent çok önemli bir ticaret merkezi olduğu kadar bir kültür ve sanat merkeziymiş. Buranın en güzel noktası her 2 limana hakim konumdaki Afrodit Tapınağı olmuş. Dönemin en ünlü heykeltraşları arasında yeralan Praxiteles’in yaptığı Knidos Aphrodite (Afrodit) Tapınağı‘nda bulunan Knidos Afroditi çok önemli bir yapıt olarak kabul edilmiş. Afrodit Heykeli tapınağın tam ortasında yer alıyormuş ve kapılar heykele açılıyormuş. İon kentlerinin de katılımıyla düzenlenen dini festivallerde sanatçılar hep Aphrodite’i ön planda tutmuş ve insanlar heykeli görmek için çok uzaklardan gelmiş. Günümüze kadar bulunamayan heykelin artık sadece kaidesi görüyoruz.
Knidos Afrodit Heykeli‘nin öyküsü kısaca şöyle: 6 Dor şehrinden biri olan Kos, Praxiteles’ten Aphrodite (Afrodit) heykeli yapmasını istemiş. Praxiteles birisi çıplak, diğerinin üzerinde kıvrımlı kumaş bulunan 2 heykel yapmış. Kos giyinik olanı seçmiş, çıplak olan da Knidos’a kalmış. Böylelikle Çıplak Afrodit olarak da bilinen Afrodit Heykeli ile ilk kez böylesine cesurca bir kadın vücudu işlenmiş olmuş. Atinalı Praxiteles de çıplak kadın figürünü heykele uyarlayan ilk sanatçı olarak tarihe geçmiş.
Bugün Knidos gezilerinde dikkat çeken bir başka nokta ise mevsimleri ve zamanı gösteren güneş saati.
Şarap ihraç merkezi
Knidos aynı zamanda bu dönemlerde şarap ihraç eden önemli merkezlerden biriymiş. Knidos şarabının hazmı kolaylaştırıcı bir özelliği olduğu belirtiliyor. Şarap Doğu Akdeniz’den Karadeniz’e ve Atina’ya kadar gönderilmiş.
Herodot’a göre Spartalılar Knidos‘u bir koloni kenti olarak kabul etmiş. Daha sonra Lidya egemenliğine giren Knidos, MÖ 546’da Lidya Devleti’nin Persler’in eline geçmesinin ardından Pers egemenliğine girmiş. Knidoslular daha sonra Büyük İskender’e boyun eğmiş, fakat bu dönemle ilgili pek ayrıntılı bilgi bulunmuyor. Roma İmparatorluğu ile Seleukos Krallığı arasındaki savaşta Roma‘nın tarafını tutan Knidos Bergama Krallığı‘na katılmış.
Piskoposluk merkezi
Kent Bizans İmparatorluğu döneminde silik bir yerleşim haline gelse de bu dönemde bir süre için piskoposluk merkezi olarak kullanılmış. Bizans’ın ilerleyen dönemlerinde ise bir yandan depremler, diğer yanda korsan saldırıları ile güçsüz kalan kent, MS 7. yüzyılda tümüyle terk edilmiş ve nüfusu 1.000’lere inmiş.
Bilim, mimarlık ve sanat merkezi
Knidos eski tarihlerde bilim, mimarlık ve sanatta oldukça ileri bir kent olarak biliniyor. Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus, en iyi yontulmuş Çıplak Afrodit Heykeli’ni yapan heykeltıraş Praxiteles, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın 7 harikasından biri olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos Knidos‘ta yaşamış.
Böylesine derin tarihi olan bir antik kenti gezmek benim için oldukça anlamlı. Hele ki denizden buraya girmek adeta zamanda yolculuk yapmak gibi… Siz de eğer mavi yolculuk yaparsanız mutlaka Knidos‘a gelin. Buraya karadan gelecekseniz de yapacağınız yolculuğa kesinlikle değdiğini göreceksiniz.