Dünyanın 7 Harikası ya da diğer adıyla Antik Dönemin 7 Harikası, tamamı insanoğlu tarafından inşa edilen olağanüstü antik yapı ve yapıtlardır. Bu yazımda size bu harikalardan bahsedeceğim. Bir de tabii ki 2007’de ilan edilen Dünyanın Yeni 7 Harikası’ndan…
Dünyanın 7 Harikası
İçindekiler
- 1 Dünyanın 7 Harikası
- 1.1 Antik dünyanın 7 harikası
- 1.2 Keops Piramidi
- 1.3 Babil’in Asma Bahçeleri
- 1.4 Zeus Heykeli
- 1.5 Rodos Heykeli (Kolossos)
- 1.6 İskenderiye Feneri
- 1.7 Halikarnas Mozolesi
- 1.8 Artemis Tapınağı
- 1.9 Dünyanın Yeni 7 Harikası
- 1.10 Çin Seddi
- 1.11 Petra Antik Kenti
- 1.12 Kurtarıcı İsa Heykeli (Cristo Redentor)
- 1.13 Chichen Itza Piramidi
- 1.14 Machu Picchu
- 1.15 Roma Kolezyumu
- 1.16 Tac Mahal
Dünyanın 7 harikası fikri ilk kez M.Ö 5. yüzyılda tarihin babası Herodot tarafından ortaya atılmış. Ancak Herodot bu fikrini seçime ve yazıya dökememiş. M.Ö 2. yüzyılda Sidonlu Antipatros, Dünyanın yedi harikası üzerine bir kitap yazmış. Günümüzde kabul ettiğimiz antik çağa ait dünyanın 7 harikası da işte bu dönemde böyle belirlenmiş.
Günümüzde Antik Çağ’a ait dünya harikaları içinde sadece Keops Piramidi ayakta duruyor. Diğerleri ise doğal afetler nedeniyle yok olmuşlar. Hatta bazılarının gerçekten var olup olmadığı bile tartışılıyor.
Antik dünyanın 7 harikası
Şimdi gelelim Antik Dünyanın 7 harikasına:
Keops Piramidi
Mısır’ın başkenti Kahire’deki Giza bölgesinde Giza piramitleri olarak 3 piramit bulunuyor. Modern dünyanın sırrını hâlâ çözemediği piramitler dönemlerinin firavunu adına yapılmış. Piramitlerin içine yılda 2 kez güneş ışığı giriyor. Bunun ilk günü piramitin uğruna yapıldığı firavunun doğum gününe, diğeri ise tahta çıkış gününe denk geliyor. Bu hesaplama günümüzde bile bir mühendislik harikası olarak hayranlık uyandırıyor. Memphis ve Nekropolü – Giza’dan Dahshur’a Piramit Alanları, UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunuyor.
Bu piramitlerin en büyüğü olan Keops piramidi antik dünyanın 7 harikasından biri olarak seçilmiş. Bu piramit 7 harika içinde tahribata uğramadan, yıkılmadan günümüze ulaşan tek eser. Keops’un 4. hanedanlık zamanı olan M.Ö 2560 yılında Firavun Khufu tarafından yaptırıldığı sanılıyor. Yapımı 20 yıl kadar sürmüş. Her biri 12 ton ağırlığında, 2,5 milyon taş bloktan yapılan eser 145 metre yükseklikte.
Babil’in Asma Bahçeleri
Babil’in Asma Bahçeleri’nin Babil Kralı Nebukadnezar tarafından M.Ö 7. yüzyılda yaptırıldığı sanılıyor. Çorak Mezopotamya çölünün ortasında ağaçlar, akan sular ve egzotik bitkilerle süslü çok katlı bahçenin tam yeri bilinmiyor.
Asma bahçeleri deyimi bizim bildiğimiz anlamdaki üzüm veren asma bitkisini değil, tonozlar (kemerlerin bir araya gelmesiyle oluşan tavan örtüsü) ve yapay teraslar üzerinde yer alan bahçeleri tanımlıyor. Bahçeler bu görünüşleriyle asılı bahçeler veya asma bahçeler adını almış.
Babil’in Asma Bahçeleri’nin varlığına dair somut kanıtlar bulunmuyor. Ancak efsaneye göre Babil kralı Mezopotamya’nın düz ve sıcak ortamı yüzünden bunalıma giren karısı Semiramis’in doğduğu yer olan Med Krallığı’na hasretini sona erdirmek için bu bahçeleri yaptırmış. Babil Sarayı’nın etrafında bulunan garip şekilli temeller bu bahçelerin var olabileceğini gösteriyor.
Zeus Heykeli
Olimpiyatların ilk olarak M.Ö 776 yılında Olympos şehrinde (Yunanistan’ın Mora Yarımadası ya da diğer ismiyle Peloponez Yarımadası’ndaki bir şehir) yapıldığı biliniyor. Bu oyunlar şehir devletlerinin bütünlüğünü sağlamak amacıyla düzenleniyormuş. Olimpiyatlar süresince şehir devletlerinde yapılan savaşlara ara veriliyor, oyunların yapılabilmesi için güvenli bir yol açılıyormuş. Olympia arkeolojik alanı, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Zamanla oyunlara verilen değerin artmasıyla Yunanlılar tanrılarına yakışır bir tapınak yapmaya karar vermiş. Tanrıların Kralı Zeus adına tapınak yapmışlar. Sonra da tapınağın içine kralları Zeus’un heykelini yapmak istemişler. M.Ö 450 yılında dönemin en ünlü heykeltraşı Phidias, 12 metrelik görkemli bir Zeus Heykeli yapmış. Heykel tahta iskelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştirilmesinden oluşuyormuş.
Roma İmparatoru Theodosius I tarafından 391 senesinde putperestlik suçlamasıyla olimpiyatlara son verilince Zeus Tapınağı kapatılmış. Zeus Heykeli, Yunanlılar tarafından o dönemlerde Constantinople yani şimdiki adıyla İstanbul’a götürülmüş. Heykel 462 yılında burada çıkan büyük yangında yok olmuş. 1829 yılında Fransızlar heykele ait kalan parçaların bir kısmını Paris’teki Louvre Müzesi’ne götürmüş.
Rodos Heykeli (Kolossos)
Rodos Adası‘nda bulunan Rodos Heykeli 32 metre boyunda tunçtan yapılmış dev bir heykel. M.Ö 305-304 yıllarında kuşatmadan sıyrılan Rodos halkı tarafından Güneş Tanrısı Helios’a ithafen yapılmış. Heykelde Tanrı Helios’un elinde bir meşale varmış. Heykelin bacaklarının arasından da gemiler geçerek limana giriyormuş.
Heykel deprem nedeniyle yıkılmış. Günümüzde Rodos Heykeli yerinde bu heykeli simgeleyen Elefos ve Elefina isimli 2 geyik heykeli bulunuyor.
İskenderiye Feneri
Mısır’da İskenderiye Limanı‘nın karşısında bulunan Pharos Adası’na inşa edilen İskenderiye Feneri M.Ö 285-246 yılları arasında yapılmış. Dünyada bilinen en yüksek deniz feneri olan İskenderiye Feneri, Antik Çağ’da yapılan dünyanın yedi harikası içindeki eserler arasında günlük yaşamda kullanılan tek eser olma özelliğini taşıyor.
Beyaz mermerden yapılan İskenderiye Feneri kaidesiyle beraber 135 metre yükseklikteymiş. İskenderiye Feneri’nin tepe kısmında tunçtan yapılan ayna geceleri 70 km uzaklıktan, gündüzleri ise 35 km uzaklıktan görülebilme özelliğini taşıyormuş.
İskenderiye Feneri’nin üst bölümü 955 yılında bir depremde yıkılmış. Fırtına sırasında kopmuş olan gövde bölümü de 1302 yılındaki depremde yıkılmış. 1480 yılında Memluk Sultanı Kayıt Bay, İskenderiye Feneri’nin kalan parçalarını yaptırdığı kalede kullanmış.
Halikarnas Mozolesi
Karya Satrabı Mausolos adına hem kızkardeşi hem karısı olan II. Artemisia tarafından yaptırılan anıt mezarın yapımının M.Ö 355 yılında başladığı düşünülüyor. Halikarnas Mozolesi‘nin mimarlarından biri olduğu söylenen Pytheos (tepesindeki 4 atlı arabayı yaptığı düşünülüyor), Didyma Apollon Tapınağı‘nın ve Priene Antik Kenti‘ndeki Athena Polias Tapınağı’nın mimarı da olmasıyla tanınıyor. Dor düzenini tapınaklar için uygun bulmayan Pytheos, tapınaklarda ideal düzen olarak gördüğü İyon düzenini, sütun kaidelerinde ise Anadolu-İyon tipi tercih etmiş. Mausoleum da mimari açıdan tabanında Pers, ortasında Yunan, üstünde de piramit olmasından dolayı Mısır mimarisini birleştirmiş ve 3 medeniyetin bir ürünü olarak ortaya çıkmış. En üstte 4 at bir savaş arabasını çekiyor ve karı-koca ayakta dikiliyorlar.
Peki bu mozolenin Bodrum’da olduğunu biliyor musunuz? Günümüzde sadece kalıntıları var. Ancak ben bu kalıntıları gezerken 36 sütunla çevrili, 55 metre yükseklikteki orijinal hâlini ve anıtın en üzerindeki atlı araba ile Satrap (yani o dönemlerdeki Vali) Mausolos ve II. Artemisia’nın mermer heykellerini gözümde canlandırdım. Kim bilir buralarda neler yaşandı, kimler geldi geçti tarih kokan bu topraklardan…
Anıt mezarın 1.500 yıl ayakta kaldıktan sonra yaşanan bir depremde yıkıldığı düşünülüyor. Saint Jean şövalyeleri 1402 yılında Bodrum’a geldiklerinde mozoleyi yıkık olarak bulmuşlar. Mozolenin parçalarından Bodrum Kalesi‘ni yapmışlar. 1856 yılında İngiliz Arkeolog C. Newton tarafından yapılan çalışmalarda Halikarnas Mozolesi’nin kalan parçaları Londra’da bulunan British Museum’a götürülmüş.
Artemis Tapınağı
İşte ülkemiz sınırları içinde bulunan bir harika daha: Artemis Tapınağı.
Efes Antik Kenti içindeki tapınağın temelleri M.Ö 7. yüzyıla kadar uzanıyor. Bereket Tanrıçası Artemis’e ithafen yapılan yapı Lidya Kralı Croesus tarafından yaptırılmış. Tamamıyla mermerden yapılan yapı, pazar yeri ve dini müessese olarak kullanılmış. M.Ö 356’da adını ölümsüzleştirmek isteyen Yunanlı Herostratus tarafından yakılmış, o gece Büyük İskender doğmuş. Büyük İskender Anadolu’yu fethettiğinde tapınağın yeniden yapılanmasını istese de bu teklifi reddedilmiş. Bu kudretli ve olağanüstü güzellikteki yapıdan günümüze ne yazık ki sadece 2 mermer sütun parçası ulaşabildi.
Artemis kim mi? İlk olarak Sümer yazıtlarında ve sonrasında Homeros’un İlyada kitabında bahsi geçen Amazon Kadınları ve liderleri olduğu düşünülen Artemis (Romalılar’daki adı Diana), Homeros’un anlatımı ile erkeğe eşdeğer olan kadın olarak tarihe geçen bir kadın.
Dünyanın Yeni 7 Harikası
Biz antik dünyanın 7 harikasını konuşaduralım, İsviçre merkezli New7Wonders Vakfı 2000 yılında milenyum projesi olarak Dünyanın Yeni 7 Harikası’nı belirlemek için bir yarışma başlattı. Bu yarışmaya Ayasofya’nın da finalist olduğu 21 finalist eser katıldı. Dünyanın dört bir yanından yaklaşık 100 milyon kişi internet üzerinden 6 yıl boyunca oy kullandı. Bendeniz de bu oylamaya katılanlardan biriyim. Ayasofya’nın seçilmesini de gönülden istemiştim ama kısmet olmadı. Oylama 7.7.7’de sona erdi.
UNESCO ise oy kullananların şahsi görüşlerini yansıttığı gerekçesiyle bu seçimi desteklemediğini, klasik Dünyanın Yedi Harikası listesinin korunmaya ve benimsenmeye devam edileceğini açıkladı. Ancak New7Wonders Vakfı’nın oylamasına göre Dünyanın Yeni 7 Harikası listesi şöyle:
Çin Seddi
M.Ö 403-201 yılları arasında 20’den fazla krallık tarafından yapılan bu devasa yapı, Pasifik Okyanusu’ndan Orta Asya’ya kadar uzanıyor. Çin’i Moğol saldırılarından korumak amacıyla için inşa edilen Çin Seddi, insan eliyle bugüne dek yapılmış en büyük yapı. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Pekin kentinin kuzeyinden geçerek batıya yöneliyor ve Huang-Ho Nehri’ni ikiye bölerek güneybatıya uzanıyor. Gobi Çölü’nün güneyinden batıya yönelerek devam ediyor. Toplam uzunluğu 8.851,8 km olan Çin Seddi; boşuna değil, uzaydan bile görülebilen tek yapı. Çin Seddi, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Çin Seddi’nin günümüze kadar ulaşan duvarının büyük kısmı Ming Hanedanı döneminde inşa edilmiş. Duvarın üzerinde tapınak ve saray var. Her 200 metrede gözetleme kulesi, kale ve 9 metrelik bir fener kulesi bulunuyor.
Petra Antik Kenti
Ürdün‘ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki toprakları üzerinde yer alan antik kent Petra; ulaşılması neredeyse imkânsız olan bir noktada, Wadi Musa Kanyonu’nun duvarlarının oyulmasıyla inşa edilmiş. Burası Kral IV. Aretas’ın (M.Ö 9-M.S 40) imparatorluğu döneminde Nebatiler’e başkentlik yapmış. Petra, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Petra 7. yüzyılda Müslüman döneminin başlamasıyla birlikte gözden uzak ve kendi hâlinde bir yaşam sürmeye başlamış. Olumlu anlamda kademeli olarak yerleşim ve gelişim olmasına rağmen sevkiyatların kervanlarla yapılmasıyla birlikte şehrin önemi giderek azalmaya başlamış. 1812 yılında İsviçreli İbrahim bin Abdullah (asıl adı Johann Ludwig) tarafından keşfedilene kadar da varlığı sadece Bedeviler tarafından biliniyormuş.
Nebatiler’in bu Gülpembe Şehri’ne gelirken önce 2 metreye kadar daralan As-Siq geçidinden geçiyorsunuz. Zaman zaman güneşi görmeniz bile imkânsızlaşıyor. Sonra birden karşınıza Nebati Kralı III. Aretas’a mezar olarak yapılan Al-Khazneh çıkıyor. Hazine’nin adını korsanların buraya gizledikleri hazine söylentisinden sonra aldığı sanılıyor.
İnanın, Petra’nın şöhreti bir klişeden ibaret değil. Başka türlü bir enerjisi, insanı âdeta hipnotize eden bir etkisi var. Çok ama çok etkileyici bir yer bu Nebati başkenti!
Kurtarıcı İsa Heykeli (Cristo Redentor)
Kurtarıcı İsa heykeli; Brezilya‘nın Rio de Janeiro şehrinde, Tijuca Millî Parkı’nın yukarısında ve Corcovado Dağı üzerinde yer alıyor. Şehrin en önemli sembolü olan heykelin yapımına Brezilya’nın kuruluşunun 100. yılı şerefine başlatıldı. Heykel 12 Ekim 1931’de resmî bir törenle açıldı. Yapımında beton, üzerinde katman olarak da sabun taşı (talk) kullanıldı. Rio de Janeiro: Dağ ve Deniz Arasındaki Carioca Manzaraları, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Bu devasa heykel 30 m yüksekliğinde. 8 m yükseklikteki bir kaide üzerinde duruyor. Ağırlığı 635 ton. Yalnızca başı 3,75 m yüksekliğinde ve 30 ton ağırlığında. Açılmış kollarının genişliği 28 m.
Chichen Itza Piramidi
Chichen Itza piramidi; Meksika’nın Yucatan Yarımadası’nda, Valladolid ve Merida arasında yer alıyor. Maya ve Toltek medeniyetlerine ait olan kent, muhtemelen bir dönem Yucatan’ın dini merkezi olmuş. Günümüzdeyse Meksika’nın en çok ziyaret edilen ikinci arkeolojik sit alanı. İspanyol Öncesi Chichen Itza Şehri, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Mayalar tanrılarının yıldızlarda ve gökte olduklarını inanıyorlarmış. Bu nedenle yüksek bir tepeden yapılan çalışmaların Tanrı’ya yakınlaşmak için daha yararlı olduğunu düşünmüşler. Piramit de bu amaca hizmet etmek için astronomik bir takvim gibi hazırlanmış. Yapının 4 yüzeyi 4 mevsimi simgeliyor. Her yüzeyde 91 basamak, piramitin tepesinde de bir sunak var. Yani toplamda 4X91+1 derken yıldaki gün sayısına denk gelen 365 basamak var.
Piramidin diğer ilgi çekici yönüyse yalnızca ilkbahar ve sonbaharda yaşanan iki başlı yılan gölgesi. İlkbahar ve sonbaharda güneşten gelen ışıklar ile piramidin merdivenleri birbirine S harfini çiziyor ve iki başlı yılanı (Kukulkan tüylü yılanı) oluşturuyor. Bu yılanın özelliği ise vücudunun gökcisimlerinin yörüngelerinin şeklini alıyor olması.
Machu Picchu
Peru‘nun And Dağları’nın bir dağının zirvesinde, Urubamba Vadisi üzerindeki 2.300 metrelerde, İnkalı hükümdar Pachacutec Yupanqui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilen Machu Picchu dünyanın en gizemli yerlerinden biri. Machu Picchu, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
16. yüzyılda yeni dünyayı keşfe çıkan İspanyollar, İnka topraklarına girdiklerinde hiç tahmin etmedikleri bir medeniyetle karşılaşmış. En basit köylünün bile içme tasının gümüş veya altından yapılmış olması aç gözlü beyaz insanların iyice şaşkına dönmesini sağlamış.
İnkalar bu beyaz insanları misafir etmişler. İnka İmparatoru Atahualpa da silahsız 5.000 adamıyla İspanyollar’ı görmeye gelmiş. İspanyollar’ın yanındaki Katolik rahip, Atahualpa’nın eline İncil verip bu kitaba itaat etmesini istemiş. Atahualpa bunu kabul etmeyince İspanyollar kılıçları ile silahsız 5.000 askeri doğramış. İspanyollar’ın şiddetinden ve getirdiği çiçek hastalığından kaçan İnka halkı Machu Picchu’da saklanmış ve hiçbir zaman bulunmamışlar. Şehir İnkaların kayıp şehri olarak kalmış, ta ki 1912-1913 yıllarında ABD’li arkeolog Hiram Bingham tarafından keşfedilene kadar.
Okuduğum kitaplarda hep aynı şeyi söylüyordu. Şimdiye kadar Machu Picchu’nun ne kadar muhteşem olduğunu fotoğraflarından gördünüz ve kitaplardan okudunuz ama burayı kendi gözlerinizle görmek bambaşka, diyordu. Gerçekten tarih ve doğayı bu kadar muhteşem birleştirebilen Machu Picchu büyüleyici bir yer. İnsan kendisini doğanın bu güzelliği karşısında küçücük hissediyor, kelimeler yetersiz kalıyor. Gözünüzle görmelisiniz, burası hakikaten bambaşka.
Roma Kolezyumu
Roma şehrinin merkezinde bulunan bu muhteşem amfitiyatro, başarılı lejyonerlerin ve Roma İmparatorluğu’nun onuruna inşa edilmiş.
Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilen en büyük amfitiyatro olan Colosseum’un yapımına cumhuriyetin kurucusu Vespasianus’un emriyle 72 yılında başlanmış, 80 yılında tamamlanmış. Arenanın açılış törenleri 100 gün sürmüş. Bu törenler sırasında 5.000 hayvan ve 2.000 gladyatör can vermiş. 50.000 seyirci kapasitesi olan arenanın 80’den fazla girişi var. Byron’un gladyatörlerin kanlı sirki dediği 50.000 kişilik 4 katlı amfitiyatro için Childe Herald – Kutsal Yolculuğu’nda (1812-1818) şöyle yazmış: Colosseum ayakta kaldıkça Roma da kalacak. Colosseum yıkıldığında Roma da yıkılacak ama Roma yıkılırken dünya da onunla birlikte yıkılacak.
Tac Mahal
Tac Mahal, Hindistan’ın Agra şehrindeki Yamuna Nehri kıyısında bulunuyor. Hindistan’da 332 yıl hüküm süren Babür İmparatorluğu’nun 6. hükümdarı Dünyanın Şahı olarak adlandırılan Şah Cihan tarafından yaptırılmış. Tac Mahal, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Şah Cihan’ın ölen karısı Mümtaz Mahal (Ercümend Banu Begüm) için yaptırttığı Tac Mahal, aşk için yapılmış en büyük ve en güzel anıt olarak anılıyor.
Mümtaz, Şah Cihan’ın üçüncü ama tek sevdiği karısı. 1629 yılında 39 yaşındayken 14. çocuklarını doğururken ölmüş. Öleceğini bildiği için ölmeden önce Şah Cihan’dan aşklarının anısına bir anıt diktirmesini istemiş. Bu istek bencilce görülse de Mümtaz’ın asıl isteği kocasının o öldükten sonra yaşamak için bir amacının olmasıymış. Çünkü biliyormuş ki kocasının ona olan aşkı, o öldükten sonra yaşamak istemeyecek kadar kuvvetliymiş. Nitekim Mümtaz’in ölümünden sonra Şah Cihan 2 yıl acıyla karısı için yas tutmuş.
Aşk için yapılmış olan bu anıt gerçekten insanın iliğine kemiğine işleyecek kadar etkileyici. Hatta, Vay be ne aşklar varmış, dedirtecek kadar sinir bozucu. Sevgiliniz sizin için anıt yaptırtmıyorsa terk etmenize bile sebep olabilir!
Dünyanın yeni 7 harikasının her biri gerçekten harika, gerçekten görülesi, gerçekten etkileyici. Günümüzde gözümüzle göremesek de antik dünyanın 7 harikası da eminim çok etkileyiciydi.
Bendeniz bu listedeki harikaları görmek üzere gezilerini organize eden bir gezginim. Gördüğüm bütün harikalar içinde beni etkilemeyen, bu da hak etmemiş dediğim tek bir harika bile olmadı. Her birinde ayrı bir ruh, ayrı bir etki, ayrı bir dokunuş buldum. Kısacası bu harikalar benim de gönlümün harikalarıdır.
Listedeki her yer çok etkileyici. Çok bilgilendirici bir yazı yazmışsın. Tebrik ederim canım.
Çok teşekkürler annecim. Yazımı beğenmene çok sevindim. Öpüyorum seni