Viyana, uzun dönem Habsburg Hanedanı’nın yerleşim yeri olmuş bir kent. Mozart‘ın doğduğu, klâsik batı müziğinin her köşesinde yankılandığı, Freud‘un yetiştiği, tarihte imparatorluklara, günümüzde Avusturya’ya başkentlik yapan Viyana, ülkenin doğusunda ve Tuna Nehri kıyısında yer alıyor. Avusturya dünya yaşam standartları sıralamasında en üst sıralarda yer alırken, başkent Viyana da dünyanın en yaşanılası şehirleri sıralamasında en üst sıralarda yerini koruyor.
Azıcık Avusturya’dan bahsedeyim dersem, bu küçük ülkenin 1914’te Saraybosna’da öldürülen veliahtı Franz Ferdinand nedeniyle 1. Dünya Savaşı’na, bu topraklarda doğan Adolf Hitler nedeniyle de 2. Dünya Savaşı’na neden olduğunu hatırlatırım. Yani kendi küçük, etkisi dev bir ülkeden bahsediyoruz!
Gelelim başka bir mevzuya: Kahve! Yemen Valisi Özdemir Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’a kahverengi kahve çekirdekleri yollarmış. Hatta kahve Yemen’den gelir atasözü o günlerden günümüze ulaşıyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun başarısızlıkla sonuçlanan 1683 yılındaki 2. kuşatmasından sonra yanlarında götürdükleri bu çekirdekleri çuvallarıyla birlikte geride bıraktığı ve bu sayede kahveyle tanışan kent, şimdi kahvesi ile de ünlü.
Viyana’nın önemli bir ünü daha var: Viyana Güzel Sanatlar Akademisi (Akademie der Bildenden), Adolf Hitler adlı genç bir ressamı okula kabul etmemiş!
Buraya hem Orta Avrupa turu, hem de genç gezginlerle yaptığım otobüsle Avrupa turu sırasında geldim. 11.000 km’lik otobüsle Avrupa turundan enteresan bir şekilde memnunum 🙂 . Bir gece önce otelde konaklamış, uykumu almış ve vücudumu dinlendirip ayaklarımın şişini indirmiş olmamın da bunda etkisi büyük, ama asıl nedeni geziye katılan benim gibi genç arkadaşlarımla kaynaşmış olmam 🙂 . Herkes gidilecek yerin merakı içinde. Kaptıkları seyahat virüsü sayesinde onlar da benim gibi heyecanlı birer gezgin olmuş durumdalar 🙂 . Benim dilimi anlayan, belki de hafiften deli (bu rota akıllı insanların yapacağı bir rota değil) insanlarla birarada olmak, benim için paha biçilmez bir mutluluk 🙂 .
Viyana gezilecek yerler
Katnerstrasse ve Mariahilf caddeleri
Trafiğe kapalı olan Katnerstrasse, aynı bizim İstiklal Caddesi gibi. Şehrin can alıcı alışveriş yerlerini ve restoranlarını barındıran bu caddeler, buranın ne kadar güzel bir şehir olduğu ispat ediyorlar.

Stadtpark
Şehir merkezindeki Stadtpark, Landstrasse ve Innere Stadt arasında kalıyor. Devasa parkın ortasından Viyana Nehri geçiyor. Parkı çevreleyen Ringstrasse etrafında tarihi binalar var.

Staatsoper (Opera Binası)
Burası bana göre dünya operasının merkezi. Genci yaşlısı ile Viyanalılar, en şık kıyafetlerini giyerek buraya koşuyorlar. Sanatın ruhu, onların coşkusu ve heyecanı ile burada birleşiyor. Viyana’ya gelmişken burada mutlaka opera izlemelisiniz. Üstelik son dakika satılan ayakta izleme biletleri sadece 3 EUR!

Kursalon
City Park yanındaki Kursalon, 1865-1867 yıllarında Johann Garben tarafından İtalyan Rönesans tarzında yapılmış. Günümüzde klâsik müzik konserlerine ve özel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Stephansdom (St Stephen’s Katedrali)
14. yüzyılda gotik tarzda inşa edilen katedral, kentin simgesi konumunda. Şehrin en önemli yapılarından olan Stephansdom’un Kuzey Kulesi hiç tamamlanamamış. Nedeni de bir efsaneye göre şöyle:
Kuleyi yapan usta Hans Puchsbaum, şeytanla bir anlaşma yapmış, ancak şeytan kutsal bir ismi telaffuz ederek anlaşmayı bozan ustanın kuleden düşüp ölmesine sebep olunca kulenin inşaatı yarım kalmış.

Peterskirche (St Peter Kilisesi)
Barok tarzı bir Roma Katolik kilisesi.

Franziskaner Kilisesi (St Jerome Kilisesi)
17. yüzyıl Roman ve Katolik kilisesi olarak bilinen kilise, Rönesans ve Barok mimarisi karışımında bir tarza sahip. Kilisenin mihrap kısmı ve Meryem ana freskleri, göz alıcı.

Pestsaule (Kutsal Teslis Anıtı)
Graben Meydanı’nda, vebada ölenlerin anısına yapılan anıt.
Museumsquartier (Müzeler Bölgesi)
Bölge, Ludwig Vakfı Viyana Modern Sanatlar Müzesi, Zoom Çocuk Müzesi, Leopold Müzesi, Mimarlık Müzesi, Doğal Tarih Müzesi, Viyana Sanat Tarihi Müzesi (müzenin bir bölümü Efes Müzesi) gibi birçok müzeye ev sahipliği yapıyor.

Belvedere Sarayı
Saray, 1683’te Osmanlı’nın çekilmesini sağlayan Savoy Prensi Eugene’e teşekkür olarak yaptırılmış. İçindeki köşkler Osmanlı çadırları şeklinde planlanmış. Yukarı ve aşağı saray birbirine bir bahçeyle bağlı. Sarayda ayrıca Klimt, Oskar Kokoschka ve Egon Schiele’nin resimlerinin sergilendiği bir koleksiyon var.
Schönbrunn (Güzel Çeşme) Yazlık Kraliyet Sarayı
1.441 odalı saray, adını burada bulunan bir su kaynağından alıyor. Avusturya’nın en çok ziyaret edilen sarayı, 1683 yılında Osmanlı’nın Viyana kuşatması sona erdikten sonra İmparator Leopold tarafından zafer kutlaması olarak yaptırılmış. Saraydaki Aynalı Salon’da 6 yaşındaki Mozart konser vermiş. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu zamanında yazlık saray olarak kullanılan sarayın sadece bahçesini görmek bile çok etkileyici.

Hofburg Kışlık Sarayı
Saray, 1275 ile 1918 yılları arasında farklı imparatorların yaptırdıkları değişik mimari tarzdaki yapılardan oluşuyor. Sarayda Habsburg Hanedanı başta olmak üzere Avusturya tarihinin en güçlü aileleri yaşamış. Sisi diye tanınan İmparatoriçe Elizabeth’in 1854-1898 yılları arasında kullandığı bölüm çok ilgi çekici. Hitler’in 2. Dünya Savaşı zamanlarında bu sarayın balkonundan konuşma yaptığı biliniyor. Saray, günümüzde başbakanlık binası olarak hizmet veriyor.

Hundert Wasser Village
Çakma Gaudi olarak bilinen Hundert Wasser’in sıra dışı mimarisini tanımak için şehir merkezinin biraz dışındaki bu yeri görmeye değer. 52 evden oluşan bina, rengârenk seramikleriyle göz kamaştırıyor.

Viyana’da nerede yemek yenir?
Figlmüller
Figlmüller‘de dana veya tavuk şinitzel yemelisiniz. İncecik bir unla, sadece 1 kez kullanılan özel bir yağda kızartılarak hazırlanan etler, ballı hardallı patates salatası ile servis ediliyor.
Rote
Rote’de mum ışığında gümüş takımlar ve güllerle romantik bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. Burası Viyana’nın en eski ve en şık restoranı. Ancak en az 1 ay önceden rezervasyon yaptırmanız gerektiğini göz önünde bulundurun!
Otel Sacher
Otel Sacher‘de sacher torte yemelisiniz. Üzerinde erimiş bitter çikolata ile kaplı olan tatlı, bir Avusturya klasiği.
Bu ünlü tatlının tarifini bulduğum için sizinle de paylaşayım.
Malzemeler
Keki için
- 150 gr. doğranmış bitter çikolata
- 90 gr. oda sıcaklığında tereyağı
- 100 gr. toz şeker
- 100 gr. un
- 5 adet akı ve sarısı ayrılmış yumurta
- 75 gr. kayısı reçelinin suyu
Kreması için
- 1 yemek kaşığı tereyağı
- 125 gr. doğranmış bitter çikolata
- 90 ml. soğuk koyu kahve
- 300 gr. pudra şekeri
- 1 yemek kaşığı vanilya
Yapılışı
Fırınınızı 160 derecede ısıtın. 23 cm. çapında kek kalıbı hazırlayın. Çikolatayı eritin. Soğuması için bir kenarda bekletin. Tereyağı ve şekeri geniş bir kabın içinde mikser ile orta hızda krema kıvamına gelinceye dek çırpın. Yumurtaların sarısını teker teker karışıma ekleyin ve karıştırın. Erimiş çikolatayı ve unu karışıma yedirin. Mikseri yüksek hızda çalıştırarak başka bir geniş kabın içine yumurtaların akını sert tepecikler oluşturuncaya dek çırpın. Yumurtaların akını çikolatalı karışıma yedirin. Hazırladığınız hamuru kalıba aktarıp yaklaşık 55-60 dakika pişirin. Yeterince pişmiş olup olmadığını anlamak için keke bir kürdan batırın. Dışarı çektiğinizde kürdan temiz kalmalıdır. 20 dakika bekletin. Kalıbın kenarlarını gevşetip çıkarın. Tamamen soğumaya bırakın. Keki yatay olarak ikiye bölün. Beyaz parçayı servis tabağına yerleştirin ve üzerine kayısı reçelinin suyunu yayın. Üst parçayı üzerine kapatın.
Krema için
Tereyağı ve çikolatayı eritin. Kahve, pudra şekeri ve vanilyayı da içine ekleyerek karıştırın. Hazırladığınız kremayı kekin üzerine ve kenarlarına sürün.

Buranın apfelstrudel’i de pek leziz.

Demel
Demel‘de apfelstrudel tadın. Geleneksel elmalı cevizli tatlı, yine bir klâsik. Kuruluşu 1876 yılına uzanan Demel, kraliyet pastacısı olarak biliniyor. Burada hepsi uluslararası pasta şefleri olarak yetişen genç yeteneklerin elinden ekler, tartoletler ve çikolatalar yiyebilirsiniz.
Cafe Mozart
Cafe Mozart, W. A. Mozart öldükten 3 yıl sonra 1794 yılında açılmış. Bir kaç defa el değiştirerek bugüne kadar gelmiş.

Viyanalılar’ın en ünlü buluşma noktaları olan kaffeehaus denilen kafelerde kahve içmek, buranın bir geleneği. Çünkü onlar için gemütlichkeit dedikleri keyif yapma ve sosyalleşme çok önemli. Dışarılara kadar taşan bekleme kuyruğu da bu kaffehaus‘ların ne kadar popüler olduğunun ispatı. Kahve diyarı olarak bilinen şehirde kahvenin yanında ünlü tatlılarını denemenizi de öneririm.
Viyana’da yapmadan dönme!
Staatsoper’de operaya git
Dünyanın sanat merkezi olan Viyana’ya gelmişken Opera Binası’nda opera izlememek olmaz. Son dakika satılan ayakta izleme biletleri ise sadece € 3! Ben şanslıydım ve bu son dakika biletlerinden Fırat’la kendime alabildim. Operaya beraber gittiğim üniversite öğrencisi Fırat ilk kez operaya gidiyormuş. Onun heyecanını ve mutluluğunu görmek de beni iyice heyecanlandırdı ve Viyana’da opera deneyimimi iyice keyiflendirdi. Operaya oldukça şık gelen insanları gözlemlemek ve sanata verilen değeri görmekse hafiften üzüntü ve kıskançlık duymama sebep oldu.
Kente daha önceki gelişimde Kursalon‘da turistler için özel organize edilmiş konseri izlemiştim. Strauss, Mozart, Beethoven’ın eserlerini bale şovu eşliğinde dinlemek, bende derin izler bıraktı. 2 saatlik bu şöleni izlerken, ülkemde yavaş yavaş yitirilen sanat aşkının burada capcanlı oluşunu gördüm, heyecan ve hüznü birlikte hissettim.
Müzeleri ziyaret et
Şehirde tam 152 tane müze var ve hepsini ziyaret edebilmeniz için çok uzun zaman burada kalmalısınız. Ancak en dikkat çekici müzeler, Albertina (Monet’den Picasso’ya çok zengin eserler sergileniyor), Freud Müzesi (Sigmund Freud’un evinde 5 çayı içebilirsiniz) ve Sanat Tarihi Müzesi (Avusturya, Mısır, Yakındoğu, Antik Yunan ve Roma eserleri sergileniyor) olarak sayılabilir.
St Stephen’s Katedrali’nde pazar ayinine katıl
Kentin simgesi olan 14. yüzyıl yapımı gotik katedralde bir pazar ayinine tanık olmak oldukça etkileyici.
Şehir dışındaki Seegrotto’ya git
Yerin 60 metre altında, 6.000 m²’lik bir alanda olan Avrupa’nın bu en büyük yer altı gölü, 2. Dünya Savaşı sırasında ilk jet fabrikasının kurulduğu ve yahudilerin çalıştırıldığı yer olmuş. 3 silahşörler filmi burada çekilmiş. Gölü botla gezdik ve 9 C olan suyuna düşmeden turumuzu tamamladık 🙂 .

Şehir dışındaki Mayerling’e git
Mayerling, İmparator Franz Joseph ve İmparatoriçe Elisabeth (Sissy)’in tek oğlu veliaht Prens Rudolp’un avcılığa merakı nedeniyle alınmış ve av köşküne dönüştürülmüş. Mayerling’de daha sonra bir facia olmuş ve Prens Rudolp sevgilisiyle birlikte yatak odasında ölü olarak bulunmuş. Ölüm sebebinin intihar mı, cinayet mi olduğu anlaşılamamış.
Bu faciadan sonra Mayerling, Carmelite rahibelerinin manastırına dönüştürülmüş. Günümüzde manastırda hala 10 rahibe yaşıyormuş.

Şehir dışında Baden’e git
Burası kaplıcalarıyla ünlü, ormanın içinde konumlandırılmış bir yer. Beethoven’ın 9. senfonisini bestelediği evi burada.

Viyana‘ya yine doyamadan veda etmek durumundayım. Turdaki arkadaşlarımla ortak birleştiğimiz bir nokta da herkesin burayı çok sevmesi ve de doyamamış olması. Tek tesellim ise yarın Prag‘da uyanacak olmam 🙂 .