İmparatorluklara başkentlik eden İstanbul, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle baş döndürücü bir şehir. Benim bugünkü rotamdaysa Haliç kenarındaki Eyüp ve karşı kıyısında yer alan Miniatürk ve Rahmi M. Koç Müzesi var. İstanbul’un iç limanı olma özelliği taşıyan Haliç (Golden Horn – Altın Boynuz), Osmanlı döneminde Halic-i Konstantiniye olarak anılmış. Kelime olarak “nehir ağzındaki koy” anlamına geliyor.
İstanbul’un fethinde Haliç’in özel bir yeri var. Çünkü Fatih Sultan Mehmet 70 gemiyi karadan kızaklarla yürüterek Galata sırtlarından Haliç’e indirmiş. Böylelikle İstanbul’u fethetmiş, bir çağı değiştirmiş.
Haliç kıyılarında gezinmekse bir ömre bedel. Haliç’te olmak, İstanbul’u yaşamak demek.
Haliç kıyısı denince Fener – Balat semtleri de akla geliyor. Ancak ben buralardan Fener – Balat turu yazımda bahsettiğimden bu yazıma Eyüp semtiyle başlayacağım.
Eyüp’te gezilecek yerler listesi
İçindekiler
Eyüp, İstanbul’un manevi açıdan yükünü çeken bir semt. Haliç’e kıyısı olması burayı çok önemli bir hâle getiriyor. Semtin ismi peygamberimize ev sahipliği yapan, ilçe sınırları içerisinde türbesi de bulunan ve İslam dini açısından son derece önemli bir yeri olan Ebu Eyüp-el Ensari’den geliyor.
Pierre Loti
Eyüp ve Haliç’in kuşbakışı izlendiği Pierre Loti kahvesi, adını 1876 yılında Fransa’dan İstanbul’a gelen Fransız yazar Pierre Loti’den almış. Yazarın gerçek ismi Louis Marie Julien Viaud. Pierre Loti ismini neden kullandığıysa tam bir muamma.
Kahvenin hikâyesiyse dillere destan bir aşk hikâyesi: Pierre Loti sık sık bu kahveye gelen evli bir Osmanlı hanımı olan Aziyade Hanım’a âşık olmuş. Aşkını da Aziyade adında bir roman yazarak ölümsüzleştirmiş.
Pierre Loti’ye Eyüp Sultan Camisi’nin yanındaki mezarlıkların arasından yürüyerek gelebilirsiniz. Diğer alternatif de teleferikle buraya çıkmak.
Eşsiz Haliç manzarasıyla herkesi kendine hayran bırakan Pierre Loti kahvesinde kalabalık nedeniyle yer bulmak pek mümkün değil. Olur da eğer bu şansı yakalayabilirseniz, çayınızı manzaraya nazır yudumlamanızı öneririm. Zaten oturacak masa bulursanız, kalkmayı da pek istemeyeceksiniz.
Pierre Loti’ye bir hafta sonu geldim. Gidiş/dönüşte toplam 1 saat teleferik sırasında bekledim. Kalabalık nedeniyle de kahvede oturamayıp sadece fotoğraf çekecek zaman geçirebildim. Eğer buranın tadına varmak istiyorsanız, hafta içi gelmenizi öneririm.
Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi
Eyüp Sultan Camii ve Külliyesi, ismini Emeviler’in Konstantinopolis’in kuşatmasına katılan ve burada şehit düşen Ebu Eyüp-el Ensari’den alıyor.
Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin, Hazreti Eyüp’ün defnedildiği yeri keşfetmiş. Bunun üzerine türbe inşaatına başlanmış. Daha sonra eklenen camii, medrese ve çifte hamamla burası külliyeye dönüştürülmüş.
Yaptırılan ilk camii 1766 depreminde büyük hasar görünce Sultan III. Selim tarafından yıktırılmış. Yerine yeni bir camii yapılmış. Bu cami de 1800 yılında ibadete açılmış.
Müslümanlar’ın geldiği önemli yerlerden olan Eyüp Sultan Türbesi, İstanbul’u ziyarete gelenlerin adak adamak için de ziyaret ettikleri yerler arasında bulunuyor.
Caferpaşa Medresesi
Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan Caferpaşa Medresesi, Kanuni Sultan Süleyman’ın son savaşı olan Zigetvar Savaşı’nda silahtar olarak bulunan Cafer Paşa’nın adına yaptırılmış.
Cafer Paşa’nın yazısı, Kanuni Sultan Süleyman’ın yazısına çok benziyormuş. Hatta Cafer Paşa, Kanuni öldükten sonra sadrazamın emriyle gerekli fermanları gizlice yayınlamış.
Caferpaşa Medresesi’nde 10 küçük sınıf ve 1 büyük salon var. Günümüzde bir kültür merkezi olarak varlığına devam eden Caferpaşa Medresesi’nde birçok meslek eğitimi veriliyor.
Zalpaşa Camii (Zal Mahmut Paşa Camii)
İstanbul-Eyüp’te bulunan Zalpaşa Camii, Osmanlı veziri olan ve görevini Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapan Zal Mahmut’un yaptırdığı bir cami.
Medrese, çeşme ve türbeden oluşan bir külliye özelliği taşıyan Zalpaşa Camii, Mimar Sinan tarafından yapılmış. 1577 yılında yapımı biten cami, Zal Paşa Caddesi’nde bulunuyor. Onarımlar geçiren cami son olarak 1955-1963 yılları arasında yenilenmiş.
Vialand
Haliç kıyısında olmasa da Eyüp ilçesine bağlı bir park var: Vialand. AVM ve gösteri merkeziyle birleşen Türkiye’nin bu ilk tema parkı, “Türkiye’nin Disneyland’ı” olarak anılıyor.
Parkı eğer layıkıyla görmek ve ünitelerin hepsini deneyimlemek istiyorsanız, buraya 1 tam gün ayırmalısınız.
Parkta 4 boyutlu filmleri izlemek iyi bir aktivite sayılabilir. Roller-coaster sevenler içinse Nefeskesen en iyisi. Islanmayı göze alıyorsanız, Viking denenmesi gereken bir ünite. Benim Vialand’de tek beğendiğim ünitenin de Viking olduğunu söylemeliyim. Bunların dışında çocuk oyun alanı ve içinde trenle/tekneyle gezilen üniteler var.
Bu tema parkıyla ilgili benim fikrimse çok olumlu değil. ABD’nin orijinal Disneyland’ıyla karşılaştırılamayacak bu parktaki oyun alanında çocuklar belki eğlenebilir. Ancak park yetişkinler için bence hiç de tatmin edici değil. Orlando‘daki Walt Disney Parkları’nda çılgınca eğlenen ve defalarca gitmeyi isteyecek biri olarak, Vialand’e tekrar gideceğimi pek sanmıyorum.
Vialand, Eyüp merkezden uzak bir park. Bense burayı Eyüp ilçesine bağlı olduğu için bu yazıya dâhil ettim. Şimdi gelin, Eyüp merkeze geri dönelim ve bugünkü rotamıza devam edelim.
Eyüp bölgesindeki gezinizi tamamladıktan sonra Eyüp iskelesinden teknelerle karşı kıyıya geçebilirsiniz. Burada da 2 yeri tavsiye ediyorum:
Miniatürk
Maketlerle dolu bu parkta kendinizi Jonathan Swift’in Gülliver’in Gezileri kitabının içindeki cüceler ülkesine düşmüş gibi hissedebilirsiniz. Çünkü buradaki maketler çok değerli yapıların minyatürleri. Siz de onların yanlarında âdeta bir dev gibi kalıyorsunuz.
Anadolu Eserleri, İstanbul Eserleri ve Yurtdışı Eserleri olarak 3 bölümden oluşan Miniatürk; Türkiye’de ilk olarak bu temayla kurulan bir park. Bu parkı gezince kendinizi Türkiye turuna çıkmış gibi hissedeceksiniz. Ben parkta mini bir Türkiye turundan sonra Mescid-i Aksa maketinin önünde âdeta Kudüs‘e gidip geldim. Daha sonra Mostar Köprüsü‘nün önünde Balkan turuna tekrar çıktım. Daha nerelere gitmedim ki?
Rahmi M. Koç Müzesi
Rahmi M. Koç Müzesi; Türkiye’nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihine ışık tutan ilk büyük müzesi. İçinde röntgen aracından arabalara, gemi ve uçaklardan at arabalarına kadar binlerce obje sergileniyor. Büyük emek ve para harcanarak oluşturulan müze için Koç Ailesi de büyük bir takdiri ve teşekkürü hak ediyor.
Müzenin Lengerhane binası, 1991 yılında Rahmi M. Koç Müzecilik Vakfı tarafından satın alındı. 1994 yılında müze açıldı.
Müze 3 ana bölümden oluşuyor:
- Lengerhane Binası
- Hasköy Tersanesi
- Açık Hava Sergileme Alanı
Koleksiyonu çok zengin olan Rahmi Koç Müzesi, Haliç kıyısındaki gezime de damgasını vurdu. Çok etkilendiğim müzeyi yıllardır gezmediğim için de hafif utanç duyduğumu itiraf etmeliyim. Artık defalarca giderim. Her seferinde de keyifle gezerim. Hatta derim ki, 1 tam gününüzü sadece bu müzeye ayırın ki doya doya her eseri inceleme fırsatınız olsun.
İstanbul gezilerim elbet devam edecek. Ancak özellikle bugün ilk kez tanıştığım Rahmi M. Koç Müzesi keşiflerimin en önemlileri arasında yer alacak. Ne mutlu bize ki ülkemizde değerlerimize sahip çıkıp bunu bizlerle paylaşan Koç ailesi gibi aileler var…
Siz de fikrinizi belirtin