Tanzanya’da safari için geri sayım başladı. Büyük Beş beni bekler. Ülkede ziyaret edeceğim ilk parksa fillerin yurdu Tarangire olacak. Arusha’ya 118 kilometre uzaklıktaki Tarangire, Tarangire Nehri boyunca uzanıyor. Parkta fil, zebra, antilop, küçük ceylan, devekuşu, leopar, çita, babun maymunu gözlenebiliyor.

Tarangire

Aynı Kenya’da olduğu gibi Tanzanya’da da grup safarisine katılmak mümkün. Şirketler kendi arasında organize olarak grup safarileri düzenliyor. Katılımcılar istediği sayıda gün safari yapabiliyor, gruplar her gün değişiyor. Benim 4 günlük safaride rehberim Salehe olacak.

Kenya‘dan karayoluyla Tanzanya‘ya gelişimi, ülkeye Namanga sınır kapısından olaylı girişimi ve nihayet Arusha‘ya varışımı bir önceki yazımda anlatmıştım. Arusha’dan sonra gerçek Tanzanya ile tanışmak içinse safari parklarına gitmek ve burada yaban hayatını görmek gerekiyor.

Salehe beni Arusha’dan aldıktan sonra grupla birlikte yola çıktım. Artık Tanzanya’da safariye hazırdım.

Tarangire’de safari

Gelmeden önce detaylı hazırladığım ve safari şirketiyle planladığım Kenya-Tanzanya rotasında Tarangire yoktu. Ancak ben enteresan bir şekilde Tarangire’ye gidiyordum. Rotamda olmadığı için parkla ilgili en ufak bir bilgim de yoktu. Çünkü gelmeden önceki araştırmamı sadece rotamdaki parklarla ilgili yapmıştım. Zaten Afrika’da yaşadığım olaylara pek akıl sır erdiremiyordum. Anlaşılan o ki Afrika’nın planları benim kendi planlarımdan daha farklı işliyordu. Söylenmeden kendimi akışa bırakmaya karar verdim. Neticede bir yerlerde safari yapacaktım. İsyan çıkarmaya gerek yoktu.

Parkta gövdeleriyle fili andıran çok sayıda asırlık dev baobab ağacı var. Baobab ağacı yerel kültürde “insanın doğduğu yerdeki ağaç” unvanına sahip. Bu ağaç gerçekten de insanlara ve hayvanlara yiyecek, giyecek, içecek ve barınak sağlıyor. Gövdesinin kabuğu iplik yapımında, yapraklarıysa ilaç ve baharat olarak kullanılıyor. Meyvesi bol C vitamini içeriyor, yeşil cevizi öğütülüp pişiriliyor. Boş gövdesi insan ve hayvanlara mağara gibi barınak oluyor. Gövdesinde en kurak mevsimlerde bile uzun süre su tutabiliyor. Masai kabilesi baobab ağacını kutsal kabul ediyor ve içinde ruhların yaşadığına inanıyor. Bu nedenle ağacı kesmeden 14 gün önce üstüne yazılı kesim kararını yapıştırıp kendilerini belalardan koruduklarına inanıyorlar.

Baobab ağacı

Tanzanya’ya gelmeden önce sabırlı olmak konulu seminerlere katılmak gerekiyormuş. Herşey inanılmaz yavaş işliyor. İnsanlar da Kenyalılar kadar güleryüzlü değil. Safaride bile rehberim Salehe sadece işini yapıyor. Arkadaş olma boyutuna gelemedik. Nerede benim Kenyalı rehberlerim Ambrose ve Ben? Nerede bizim çok eğlendiğimiz günler? Ben Tanzanya’da Kenya’yı çok özlüyorum.

Tarangire’de safari yaptık, yaban hayatının içinde yer aldık. Park güzeldi ama beni çok etkilediğini de söyleyemeyeceğim. Kenya özleminden mi bilmiyorum ama henüz Tanzanya’ya tam olarak adapte olabilmiş değildim. Bolca fil, zebra, zürafa ve babun gördükten sonra parktan ayrıldık ve Masai Köyü’ne gittik.

Tarangire

Masai Köyü

Tarangire’nin yakınındaki Masai Köyü bile bende beklediğim etkiyi bırakmadı. Geldiğimizi gören kadınlar âdeta yaşasın, turistler gelmiş çığlıkları atarak yanımıza koştular. Koştular koşmasına ama belli ki bize gezdirdikleri evlerin içinde yaşamıyorlardı. Zaten biz köyden ayrıldıktan sonra onlar da arkamızdan ayrıldılar.

Tarangire’de Masailer

Fotoğraf çekimleri ciddi sıkıntılı oldu. Çoğu Masaili yüzlerini kapattı. Halbuki köye girişte diğer köylerde olduğu gibi para ödemiştik ve fotoğraf çekiminin serbest olduğunu söylemişlerdi. Burada sahte hissettiğim ve ne olduğunu çözemediğim birşeyler vardı. Etraftaki herşey gerçek hayat değil de sanki bir tiyatro sahnesi gibiydi.

Tarangire’de Masailer

Çocuklara bir sözüm yok elbet. Onlar birer kanatsız melek. Her zaman masumlar, bakışları hep pırıl pırıl. Yüzleri tozlu ama içleri tertemiz.

Tarangire’de masailer

Kenya ve Tanzanya’da ilkel koşullarda yaşayan Masailer şüphesiz ki buranın en ilginç kabilesi. Beni sadece bu köyde onların gerçek yaşamlarından izler bulamamak rahatsız etti. Kim bilir, belki de benim Tanzanya’yı sevmeye başlamam gerekiyor. Sonraki günlerimde bakalım bunu başarabilecek miyim…

Sizin de keşfetmeniz dileğiyle…