Dünyaya açılmak, benim için bir yaşam biçimi. Vahşi doğaysa dünyanın güzelliklerinin içindeki en kıymetli parça. Hep doğadan neler öğrenebiliriz, aslında modern sandığımız izole hayatlarımız içinde neleri kaçırıyoruz, diye sorgular hâldeyim. Bu vesileyle yıllarını vahşi doğayı fotoğraflamaya adayan Süha Derbent ile tanıştım. Yaptığımız söyleşi de Süha Derbent’in “vahşi dünyası”nı görmemi ve onun penceresinden Afrika’ya daha yakından bakmamı sağladı.
Süha Derbent kimdir?
İçindekiler
- 1 Süha Derbent kimdir?
- 2 Süha Derbent ile yaban hayatı fotoğrafçılığı üzerine bir röportaj
- 2.1 Kitapların var, vahşi doğa fotoğrafı çekiyorsun, safaride danışmanlık yapıyorsun. Peki sence senin mesleğinin tanımı sende nedir?
- 2.2 Safariden korktuğu için katılmayanları biliyorum. Peki safarilerde tehlike var mı?
- 2.3 Hayal etmek haricinde hayat ritminde devam etmeni neler motive ediyor?
- 2.4 Hâlâ hayal kuruyor musun? Dışardan bakıldığında bütün hayallerini gerçekleştirmiş gibi görünüyorsun
- 2.5 Bu hayat tarzının sosyal hayatına bir dezavantajı yok mu?
- 2.6 Vahşi hayvanları çekiyorsun ama sence en vahşi canlı insan değil mi? Neden insanları çekmiyorsun?
- 2.7 Vahşi doğa fotoğrafçılığına ilk olarak nasıl adım attın?
- 2.8 Doğayla baş başa olarak sistemden, popüler kültürden ve kalabalıklardan mı kaçıyorsun? Yaptığın iş senin kaçış yolun mu?
- 2.9 Senin en sevdiğin iş arkadaşın kediler mi? Bir sıralama yapacak olursan en korktuğundan en az korktuğuna hangi hayvanları sayabilirsin?
- 2.10 Safari ücretlerini neler belirliyor?
- 2.11 Gezilerini nasıl planlıyorsun? Gidilecek yer, fotoğrafı çekilecek hayvan, o hayvanla ilgili araştırma, fotoğrafın seçimi ve basımını nasıl belirliyorsun?
- 2.12 Kendi alanında ve alanın dışında kimleri takip ediyorsun?
- 2.13 Fotoğraf senin için sanat mı?
1963 İstanbul doğumlu olan Süha Derbent, 30 yıldır fotoğrafçılık yapıyor. 80’den fazla ülkede vahşi yaşamı, özellikle de büyük kedileri fotoğraflamış. Soyu tükenmekte olan hayvanlara dikkat çekmek amacıyla projeler organize ediyor.
Benim en çok ilgimi çeken projelerinden birisiyse 2015 yılında Ruanda devleti tarafından ülkenin görsel arşivini oluşturmak üzere davet edilmesi ve bu proje kapsamında 10 gün boyunca dağ gorili aileleriyle birlikte yaşaması oldu.
Süha Derbent’in arşivinde 2 milyondan fazla fotoğraf var. 2016 yılında TAV Tourism ile Nature by Süha Derbent markasını oluşturan fotoğrafçı, TAV desteğiyle The Wild Side of Kenya’nın Yaban Yüzü adlı kitabını yayınladı. TAV Tourism “Nature by Süha Derbent” markası altında özel projelerin yanı sıra vahşi yaşam fotoğrafçılığı, seyahat organizasyonu, seyahat sağlığı ve hayvan davranışı konularında kişi ve kurumlara danışmanlık hizmeti veren Süha Derbent, kişiye özel butik seyahat organizasyonları ve kurumsal projeler hazırlıyor.
Süha Derbent ile yaban hayatı fotoğrafçılığı üzerine bir röportaj
Şimdi gelelim, sorularımı içtenlikle yanıtlayan fotoğrafçıyla mesleği ve hayatıyla ilgili söyleşimize…
Kitapların var, vahşi doğa fotoğrafı çekiyorsun, safaride danışmanlık yapıyorsun. Peki sence senin mesleğinin tanımı sende nedir?
Ben rehberlik yapmıyorum. Benim seyahatlerimde bir rehber oluyor. Yaptığım işi hayvan davranışı danışmanlığı ve fotoğraf danışmanlığı olarak tanımlayabiliriz. En uygun zamanda, en çok fotoğrafın alınacağı yeri belirliyorum. Seyahate gittiğimizde de katılımcıların fotoğraf çekimine destek sağlıyorum.
Safariden korktuğu için katılmayanları biliyorum. Peki safarilerde tehlike var mı?
Korku bilinmeyenlere karşı olur. Temel olarak hayvanları rahatsız etmedikçe hayvanların insanlara saldırma eğilimi yok. Önemli olan hayvanların hangi davranışlarımızı taciz olarak kabul ettiğini bilmek ve bu hareketlerden kaçınmak. Ben de bu konuda insanları bilgilendiriyorum. İnsanları yapmamaları gereken davranışlar konusunda uyarıyorum. Safari sırasında araçtan inmek, hayvan araca çok yakınken yüksek ses çıkarmak, yine hayvan araca çok yakınken elini kolunu araçtan çıkarmak yapılmaması gereken hareketlere örnek olarak verilebilir. Ben bir kurumsal çatı altında bütün güvenlik önlemlerini alıyorum ve TAV Tourism “Nature by Süha Derbent” markası altında bu hizmetlerim devam ediyor.
Hayal etmek haricinde hayat ritminde devam etmeni neler motive ediyor?
Sürekli projeler oluşturuyor ve bunları pazarlamaktan çok keyif alıyorum. Seyahatte olduğum zamanlar zaten çok keyifli geçiyor. İstanbul’a döndüğümde de turlarımın pazarlaması için çalışmaktan keyif duyuyorum. Şehirde olmayı çok sevmiyorum. Gittiğim yerlerde bulununca şehre adapte olmak zor. İstanbul’da olup çalışmadığım zamanlardaysa genelde evimde zaman geçiriyorum. İyi bir film izleyicisi ve iyi bir müzik dinleyicisiyim. Bunun dışında da hayvan davranışlarını inceleyip yeni projeler üretiyorum.
Hâlâ hayal kuruyor musun? Dışardan bakıldığında bütün hayallerini gerçekleştirmiş gibi görünüyorsun
Hayal kurmak bir alışkanlık. Ben de tabii ki hayal kuruyorum. Hâlâ hayvan davranışlarını araştırıyorum. Artık az ihtimal olsa da daha önce çekmediğim kareleri çekmeyi hedefliyorum. Benim için en büyük keyif beraber gittiğim insanların istedikleri kareleri fotoğrafladıkları anlardaki yüz ifadelerini görmek. Nasıl daha farklı bir hayat yaşardım diye düşündüğümdeyse, yine bu hayatı seçerdim, diyorum. Hedefine ulaşmak için hayatının birçok yerinden ödün verebilirsin. Buna da alternatif bedelleri ödeyerek erişebilirsin.
Bu hayat tarzının sosyal hayatına bir dezavantajı yok mu?
Şehirde yaşayan insanlar kadar arkadaşlarımla görüşemiyorum ama ben çok zaman geçirmektense kaliteli zaman geçirmeyi tercih ediyorum. Hayatımla ilgili bir çok şeyden ödün verdim. Mesela gece hayatım yok. Çok sevdiğim birkaç restoran dışında dışarıda yemek yemiyorum. Benimle görüşmek isteyenlerle genelde evimde görüşüyorum.
Vahşi hayvanları çekiyorsun ama sence en vahşi canlı insan değil mi? Neden insanları çekmiyorsun?
İstemediğim hiçbir şeyi yapmayan biriyim. Bu işi yapmak istedim. Başka bir iş yapmayı düşünmedim. Ayrıca ben bu işe başladığımda en azından Türkiye’de bu alanda başka kimse yoktu. Şu anda bile tek işi bu olan, profesyonel olarak sadece bu alanda para kazanan benden başka kimse yok.
Vahşi doğa fotoğrafçılığına ilk olarak nasıl adım attın?
Seyahat, kültür ve yaşam biçimlerini fotoğraflamakla işe başladım. Doğada olmaktan mutlu olduğum için de bu işe yönelmeye karar verdim. Önce yurt dışından, sonra Türkiye’den sponsorlar buldum. Eskiden fotoğraf çekmek için seyahat eden biriyken şimdi orada olmak için fotoğraf çeken birine dönüştüm. Benim için hayvanlarla yaşadığım karşılaşma ürettiğim fotoğraftan daha kıymetli ve değerli. Fotoğraf çekmek artık benim oraya ulaşmam için bir araca dönüştü.
Doğayla baş başa olarak sistemden, popüler kültürden ve kalabalıklardan mı kaçıyorsun? Yaptığın iş senin kaçış yolun mu?
Evet, çünkü insanın doğaya ait olduğunu hissediyorum. Köklerimizin orada olduğunu, şehirde çok gereksiz bilgiler öğrendiğimizi düşünüyorum. Artık o gereksiz bilgileri de unutup işime yaramayacak bilgileri edinmemeye çalışıyorum.
Senin en sevdiğin iş arkadaşın kediler mi? Bir sıralama yapacak olursan en korktuğundan en az korktuğuna hangi hayvanları sayabilirsin?
Hayvanlardan korktuğumu söyleyemem. Ben hepsini seviyorum. Kediler arasında en sevdiğim hayvanı soruyorsan, bunun kaplan olduğunu söyleyeceğim. Kaplan dünyada üzerine en çok söz söylenen, kitap yazılan, film çevrilen, efsane olan bir hayvan. Çok estetik, çok utangaç, çok zor bulunan, bulununca da yanında çok az kalmana izin veren ve tek yaşayan bir hayvan. Zaten Leonardo da Vinci kaplan için “doğanın baş yapıtı” demiş. Ben de bunun üzerine bir söz söylenemeyeceğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra filleri çok seviyorum. İnsana müthiş huzur veriyorlar. Dağ gorillerini büyük ilgiyle takip ediyorum. 2015 yılında Ruanda devleti tarafından ülkenin görsel arşivini oluşturmak üzere davet edildim. Uzunca bir süre Ruanda’nın doğal yapısını ve dağ gorillerini görüntüledim.Goriller % 97 DNA olarak bizimle aynılar ama bizden çok kaslılar ve güçlüler. Hiç avlanmadan yaşıyorlar. Otçullar. Bizden çok güçlü olmalarına rağmen genetik olarak hiçbir şekilde zarar verme eğilimi taşımıyorlar. Bu da insan olarak biraz utanç duymama sebep oluyor.
Safari ücretlerini neler belirliyor?
Selektif turizm yapıldığı için tesisler oldukça kaliteli. Bu nedenle fiyatlar nispeten yüksek. Ayrıca rant ve para getirmeyen hiçbir şey dünyada varlığını sürdüremiyor. Bu arazilerin orada maden aranmaması, fabrika kurulmaması için para getirebilmesi gerek. Bunun adına eko turizm deniyor. İşte buralarda da eko turizm yapılıyor.
Gezilerini nasıl planlıyorsun? Gidilecek yer, fotoğrafı çekilecek hayvan, o hayvanla ilgili araştırma, fotoğrafın seçimi ve basımını nasıl belirliyorsun?
Bir yere eğer ilk kez gidiyorsam, 1 yıla yakın yazışıyorum. Çünkü yaban hayatında çalışmak oldukça pahalı. Gittiğimizde de mümkün olan en kısa sürede en fazla hayvan ve davranışını görmeye çalışıyoruz. Sürecin içindeki riskleri ve şans payını minimize etmemiz şart. Daha önce giden insanlarla görüşüp teknik ekipmanı belirliyoruz. İklim koşullarına, hayvanı göreceğimiz mesafeye göre bu ekipmanlar değişiklik gösterebiliyor. Bunların hepsinin planlanması uzun bir süreç. Dönüşte de fotoğrafların ayrılması söz konusu. Fotoğrafların seçimini ben yapsam da ekibim düzeltmeleriyle ilgileniyor. Yayınlanmasıyla ilgili de gelen talebe göre değerlendirme yapıyoruz.
Kendi alanında ve alanın dışında kimleri takip ediyorsun?
Kendi alanımda dünyada bir çok fotoğrafçı var. Frans Lanting, Jim Brandenburg ve Michael “Nick” Nichols’u takip ediyorum. Benim alanımın dışında takip ettiklerim ise Steve McCurry ve Sebastiao Salgado.
Fotoğraf senin için sanat mı?
Benim için değil. Çektiğim hayvan zaten güzel. Doğru ışıkta, doğru kadraj yaptığında, doğru pozladığında ve doğru anda deklanşöre bastığında güzel fotoğraf çekiliyor. Sanat bu kadar ucuz olmamalı. Benimkine belgesel diyebiliriz.
Öncelikle yoğun temposu içinde bu söyleşiye zaman ayırdığı için Süha Derbent’e çok teşekkür ediyorum. Benim için keyifle geçen bu sohbet, umarım onun görselleri eşliğinde size de keyifli bir okuma sağlayacak.
Siz de TAV Tourism eşliğinde Süha Derbent ile birlikte belgeselin içinde olabilirsiniz.
Keyifli günler dileğiyle…
Yaprakçım tebrik ederim güzelim.Harika bir söyleşi olmuş. Severek takip ettiğim Süha Derbent’i daha da yakından tanımış oldum.
Sağol Sema’cığım. Benim için de çok keyifli bir söyleşi oldu :-)
Bir rüyaya daldım okurken bir baktım ki yazı bitmiş :) nasıl güzel anlatmış . Bayıldım doğrusu , teşekkürler Yaprak hanım
Çok güzel değil mi :-)
Suha Derbent’e tesekkurler Bu guzel resimler icin.Yaprak hanim roportaj cok keyifli olmus..
Çok teşekkür ederim Gönül Hanım. Süha Bey’in fotoğrafları ile birlikte çok keyifli bir röportaj oldu.
Sevgiler