Dünyanın en romantik kenti neresidir? sorusuna Paris dışında verilecek bir cevap yoktur. Herkesin sevgilisini bi’ kapıp gittiği, gidemese de hayalini kurduğu aşıklar şehri Paris tüm estetiğiyle her zaman ziyaretçilerini kucaklamaya hazırdır. MÖ 3. yüzyılda Keltler tarafından kurulan Paris 18. yüzyılda yaşanan Fransız Devrimi‘nin de merkezidir. Moda, bilim, sanat, finans ve ticaretin kalbi konumundaki başkent her köşesinde kendine has estetiğiyle ziyaretçilerini selamlayan bir şehirdir.
Gezi tarihimi incelediğimde en çok ziyaret ettiğim Avrupa başkenti olan Paris her gidişimde bende farklı hisler uyandırmıştır. İlk gidişimde Fransızca konuşmadığım için bana zor anlar yaşatan Parisliler yüzünden bu şehre hiç ısınamamışken, ikinci gidişimde, belki de birlikte gittiğim arkadaşım Nurgül’ün etkisiyle Parisliler’i hiç kaale almadan şehre daha çok konsantre olabilmeyi becermişimdir. Üçüncü gidişimde ise buraya artık yerleşmiş olan Nurgül’ü ziyaret ederken şehri de daha bir detaycı gözle incelemişimdir ve bu kent gözüme daha bir güzel gözükmüştür.
Buraya bir ziyaretim Hindistan turu dönüşünde oldu. O zaman Toronto‘da yaşıyordum ve evime dönmeden önce 2 gün konaklamak ve de yılbaşını geçirmek için buraya gelmiştim. Gerçi 10 günlük yoğun bir gezi sonrası kendimi artık çok yorgun hissediyor ve evime dönmek için sabırsızlanıyordum, ama Paris’te yılbaşını geçirmek de bir taraftan kulağıma pek bi’ hoş geliyordu 🙂 .
Paris’te ne yapılır?
Montmarte ressamlar tepesinde onion soup (soğan çorbası) içmek, Seine Nehri kıyısında yürümek, şehrin olmazsa olmazı Eyfel Kulesi’ni görmek, yeni yıl münasebetiyle kurulan Noel pazarlarının insanın içini ısıtan havasını solumak, Notre Dame katedralinde pazar ayinine katılmak ve de civarındaki kafelerde kahvemi yudumlarken elmalı turta yemek bana bütün yorgunluğumu unutturmuş, buranın büyüsüne kendimi kaptırmamı sağlamıştı. Sanırım gözüm de başlangıçta bir nebze kasvetli bulduğum şehre alışıyordu ve buranın tarihini, güzel mimarisini ve de ruhunu artık daha net fark edebiliyordum.
Bu gezideki en büyük heyecanlarımızdan biri de ilk gecemiz için Moulin Rouge şovuna biletlerimizi almak oldu. İlk günkü şehir gezimizden sonra akşam otelimize yerleşip biraz dinlenecek ve sonrasında Moulin Rouge‘a gidecektik. En acil yapmamız gerekense tabii ki duş almaktı, zira gündüz Nurgül’le buluştuğumuzda bana ilk söylediği cümle Yaprak, kokuyorsun! olmuştu 🙂 Hindistan kirini üzerimden atamadan şehrin sokaklarında gezmeye çıkmış ve bu nedenle seneler sonra gördüğüm en yakın arkadaşımdan pis olduğumu duymuştum 🙂 . Artık bu utançtan kurtulup gideceğim Moulin Rouge‘un keyfine varmalıydım 🙂 .
Gece yarısı olduğunda ise bir çığlıkla uyandırıldım. Görünen o ki, duşunu alan oda arkadaşlarım da yataklarına kıvrılmış, sonra da uyuyup kalmışlardı. Kimse saat de kurmadığından indirimli haliyle 100 € ödeyerek aldığımız bilet yanmış, Moulin Rouge hayalimiz de çoktan tarih olmuştu. Geçmişler olsun deyip çaresizce uyumaya devam ettik 🙁 .
Ertesi gün dinlenerek uyanmış bir halde Champs Elysees civarında gezindik, gece de ışıklar içindeki romantik şehirde yeni yıla merhaba dedik.
Bir ziyaretimde ise gençlerle yaptığım otobüsle Avrupa turunda buraya geldim. Bu sefer kente daha hazırlıklı, daha alışkındım. Sanırım artık burayı gerçekten sevmeye başlamıştım.
Paris gezilecek yerler
Şimdi gelin Paris gezilecek yerler listesine birlikte bir göz atalım.
Eyfel Kulesi
Eyfel Kulesi 1889 Dünya Sergisi için Gustave Eiffel tarafından yapılmış. Parisliler tarafından o zamanlarda beğenilmeyen kule neredeyse yıkılacakmış. Günümüzde ise Eyfel Kulesi olmadan Paris’i hayal etmek bile zor.
Seine Nehri
Kenti Seine Nehri Turu‘na katılarak izlemek buranın olmazsa olmazı.
Louvre Müzesi
Louvre Müzesi dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olma unvanına sahip olan bir müze. Bir zamanlar Fransa’nın kraliyet ailesine ev sahipliği yapmış olan müze 1793 yılında ziyarete açılmış. Müzede Yunan, Etrüsk ve Roma Eserleri, Yakın Doğu Eserleri, Mısır Eserleri, Dekoratif Sanatlar, Çizgi ve Desen Sanatları, İslam Sanatı, Resimler ve Heykeller olmak üzere 8 ayrı bölüm var. Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı, David, Rembrandt, Rubens ve daha pek çok sanatçının en ünlü eserleri Louvre’da sergileniyor.
Müzeyi eğer hakkıyla gezmek istiyorsanız 2 günününüzü ayırmalısınız. Yoksa sadece görüp geçersiniz Louvre eksik kalacaktır.
Jardin des Tuileries
Louvre ve Place de la Concorde arasında kalan Jardin des Tuileries parkının içinde pek çok heykel ve birkaç müze var.
Zafer Takı (Arc de Triomphe)
İmparator Napolyon’un zaferleri anısına yapılan Arc de Triomphe 1836’da Napolyon’un hükümdarlığı sona erdikten çok sonra tamamlanmış.
Champs-Elysees
Place de la Concorde’dan Zafer Takı’na kadar uzanan Champs-Elysees şehrin en ünlü ve prestijli caddesi. Burada alışveriş yapmak biraz cep yakabilir, ama bu kadar ünlü markayı da birarada bulmak zor.
Place de la Concorde
Merkezinde Mısır‘dan getirilen 3.200 yıllık dikilitaş olan kentin en büyük meydanı Place de la Concorde Tuileries ve Champs-Elysees’yi birleştiriyor.
Notre Dame Cathedral
12. yüzyılda inşa edilen Notre Dame Katedrali kentte inşa edilen ilk Gotik katedrallerden. Katedral 19. yüzyılda neredeyse yıkılmak üzereyken Victor Hugo duruma el koymuş. Notre Dame’ın Kamburu isimli romanını yazan Hugo, katedrale böylece ilgi çekmiş ve katedralin yenilenmesini sağlamış. Katedralin Kuzey Kulesi’ndeki gözlem yerinden harika bir şehir manzarası var. Ben de Kuzey Kule’ye tırmanıp Quasimodo’nun seyrettiği yükseklikten kenti seyre daldığımı söylemeliyim.
Bu muhteşem katedralde hele bir de ayine denk geldiniz mi daha ne isteyeceksiniz?
Ancak Mart 2019’da acı bir olay yaşandı ve bu tarihi yapının yanışını izledik. Gotik mimarinin klasiklerinden olan 856 yıllık yapının çatısında başlayan yangın katedralin 96 metrelik en yüksek kulesinin yıkılmasına ve çatının tamamen çökmesine neden oldu. Yangının çıkış nedeni tespit edilemedi.
Katedralin onarım çalışmaları için toplanan bağış miktarının 700 milyon euroya ulaşması ise bir yandan dudak uçuklatırken bir yandan da beraberinde pek çok eleştiri getirdi. Dünya üzerinde bu kadar açlık varken bir yapının (her ne kadar tarihi değeri paha biçilmez olsa da) bu kadar yüksek bağış toplayabilmesi insanların kafalarında soru işaretleri oluşturdu.
Jardin du Luxembourg
17. yüzyılda Kral 4. Henry’nin karısı Marie de Medici için tasarladığı park Jardin du Luxembourg 19. yüzyılda halka açılmış. Burası günümüzde şehrin en popüler parklarından.
Montmartre
Montmarte cazibesini koruyan, ressamların bulunduğu bir tepe. Tepeye çıkıp manzarayı görünce tırmandığınız merdivenlere değdiğini göreceksiniz. Burada bir kafeye oturup mutlaka onion soup (soğan çorbası) tadına bakmalısınız.
Sacré-Cœur Bazilikası
Montmartre tepesindeki Sacré-Cœur Bazilikası (Kutsal Kalp Bazilikası) Paris’in en yüksek noktasında yer alıyor. 1909’da kutsanan ve en çok içindeki gösterişli altın mozaiklerle bilinen bazilikanın terasından nefis bir Paris manzarası var.
La Defense
Kentin yüksek katlı ofis binaları ve Arc de Triomphe’un modern versiyonu olan Grande Arche de la Défense burada bulunuyor.
Hotel des Invalides
17. yüzyılda savaş gazileri Hotel des Invalides‘deki binalara yerleştirilmiş.
Centre Pompidou
Kentin kültür merkezi olan Centre Pompidou tarihi bölgenin içinde yer alıyor.
Palais Garnier (Opera de Paris Garnier)
19. yüzyıl Barok tarzının en önemli örneği ve şehrin sembollerinden olan Opera National de Palais Garnier ya da bilinen adıyla Paris Opera Binası’nın yapımına 1862 yılında başlanmış, 1875’te tamamlanmış. Yapı Charles Garnier tarafından İmparator III. Napolyon için tasarlanmış.
Opera Garnier sahip olduğu dış görünüm kadar iç görünümü ile de ünlü. Gösterişli iç mekânındaki Büyük Merdiven, Büyük Fuaye’yi kapsayan mozaik kubbeli tavan resimleri ve tavanı Marc Chagall tarafından yapılmış olan salon oldukça etkileyici. Yapının alt kısmında inşaat süresinin uzun olmasında da etkili olan bir küçük göl var. Bu havuz, Gaston Leroux’un Operada’daki Hayalet (Phantom of the Opera) gösterisinin de ilham kaynağı.
Pantheon
Pantheon XV. Louis tarafından Azize Genevieve’e ithafen 1744-1790 yılları arasında inşa ettirilmiş. Çeşitli dönemlerde kilise olarak kullanılmış. İçine defnedilen Voltaire, Jean-Jacques Rousseau, Victor Hugo, Emile Zola, Alexander Dumas gibi ünlü Fransızlar sayesinde iyice önem kazanmış. Fizikçi Leon Foucault’un 1851’de dünyanın kendi çevresinde döndüğünü kanıtladığı deneyine sahne olan tarihi yapının 3 katlı kubbesi ve iç duvarlarını süsleyen freskler, en dikkat çekici kısımlarını oluşturuyor.
Orsay Müzesi (Musee d’Orsay)
Bina ilk olarak tren garı olarak inşa edilmiş. Günümüzde burada empresyonizm akımının öncülerinden Paul Cezanne, Vincent van Gogh ve Claude Monet gibi önemli sanatçıların resimleri sergileniyor.
Parc de la Villette
Kentin kuzeyindeki Parc de la Villette‘da şehrin Bilim Müzesi ve çeşitli konser salonları var.
Hotel de Ville (Belediye Sarayı)
Seine nehrinin yakınındaki Place de Greve’de yer alan Hotel de Ville (Paris Büyük Şehir Belediye Binası) 19. yüzyılda Rönesans stilinde yapılmış.
Place des Vosges
Kentin en eski meydanı olan Place des Vosges‘daki binaların hepsinin dış yüzeyleri aynı kırmızı renkli tuğladan yapılmış.
Galeries Lafayette
Haussmann Bulvarı’ndaki Galeries Lafayette şehrin en önemli mağazalarından birisi.
Chateau de Vincennes
Chateau de Vincennes yüzyıllar boyunca Fransız soylularına ev sahipliği yapmış. Versailles Sarayı tamamlandıktan sonra soylular Chateau de Vincennes‘dan Versailles Sarayı’na taşınmışlar.
Moulin Rouge
1889’da açıldığından beri Moulin Rouge “müzik ve dansın tapınağı” olmuş. Günümüzde dünyanın en ünlü kabareleri burada izleniyor.
Lido de Paris
Efsanevi dans grubu Bluebells Paris gecelerinin en etkileyici gösterilerini Lido‘da sunuyor.
Versailles (Versay) Sarayı
Şehrin 20 km güney batısındaki sarayın ilk binasının yapımına 1661’de başlanmış. Daha sonra saray genişletilmiş. Sarayı içinde tuvalet ve banyo yok. Bunun nedeni ise o dönemlerde soyluların istediği her yerde ihtiyaçlarını giderebileceğine inanılmış olmaları.
Disneyland Paris
Disneyland Paris sadece çocukların değil yetişkinlerin de fazlasıyla eğlendiği ve masal kahramanlarıyla rüya gibi bir gün geçirdiği bir park. Parkta farklı temaların olduğu 4 bölüm var: Discoveryland, Fantasyland, Adventureland ve Frontierland.
Adrenalin için adresiniz Space Mountain ve Indiana Jones olmalı. Ayrıca parkın etrafında tam tur atan trene de mutlaka binmelisiniz. Yalnız biletlerinizi mutlaka önceden internet üzerinden alın, biraz daha ucuz oluyor. Bir de parkın haritasını alıp gideceğiniz yerleri işaretleyin. Zamanlama konusunda size kolaylık sağlayacaktır.
Parc Asterix
1989 yılında açılan Parc Asterix şehir merkezine 35 km, Disneyland Resort Paris’e 32 km uzaklıktaki Oise departmanındaki Plailly’de yer alıyor.
Parc Asterix Albert Uderzo ve René Goscinny tarafından yaratılan Asterix çizgi roman karakteri ve hikâyeleri temasını kullanan bir eğlence parkı. Parkın 3 bölümü var: Roma, Galya ve Paris. Parkın içinde aile oyunları, su oyunları ve heyecana yönelik oyunlar bulunuyor.
Paris’te yapmadan dönme!
Bunları yapmadan Paris’ten ayrılmayın!
- Sacre de Cour (Ressamlar Tepesi)’da soğan çorbası iç
Sanat eserlerinin sergilendiği tepeye çıkıp güzel bir kafede soluklanırken Fransızların meşhur soğan çorbalarının tadına bakmadan dönmemelisiniz.
- Lido ya da Moulin Rouge şovlarına git
Bu ünlü kabere şovlar kentin gece hayatını yaşarken deneyimlenmesi gereken mekânların başında geliyor.
- Champs Elysses’de alışveriş yap
Alışveriş meraklısı olmadığımdan Champs Elysses‘de sadece yürüsem bile çok mutlu oluyorum. Ancak cadde üzerindeki marka mağazalar beni bile kendilerine çekiyor.
- Kruvasan (croissant) ile kahvaltı et
Kahvaltıda Fransızların ünlü kruvasanlarını yerken kahve içmek gibisi var mı?
Paris’te yapmadan dönme!
- Saint Michel’e yakın Sorborne Üniversitesi’nin yanındaki kafelerde kahve eşliğinde tarte tatin ye
Bu ters çevrilmiş elmalı ya da armutlu tart ambiyansı güzel olan kafelerde yenince damakta daha bir hoş tat bırakıyor.
- Seine Nehri’nin yanında veya Canal Saint Martin’in kenarlarında piknik yap
Yazın ya da baharda buraya gelenler için Seine Nehri’nin yanında veya Canal Saint Martin’in kenarlarında piknik yapmak bir gelenek halinde. Pikniği ya şarap, peynir ve bagette eşliğinde, ya da şampanya ile yapıyorlar.
- Cafe Constant’ta gurme Fransız yemeklerinin tadına bak
Burası Christian Constant adlı ünlü bir şefin açtığı bir brasseri. Çok küçük olan ve sıkışık oturulan mekânda iyi bir fiyata geleneksel bir yemek yeniyor. Brasseri olduğu için rezervasyona gerek yok.
- Père Lachaise mezarlığında Chopin, Ahmet Kaya ve Yusuf Güney’in mezarlarını ziyaret et
Père Lachaise mezarlığını ziyaret etmenizi, bir mezarlığın nasıl bu kadar güzel anıtlarla süslenebileceğine tanık olmanızı tavsiye ederim.
- İngilizce soru sorduğunuzda sizi anlayan, ama cevabı Fransızca veren Parisliler’i umursama
Lokallerin küçük dünyaları ben yarattım tavrına alışmanız, herkesin Fransızca konuşması gerekir tavrını görmezden gelmeniz iyi olur. Ne demişler Tanrı dünyayı yarattığı sıralarda bir gün oturmuş Fransa’yı yaratmış, çok güzel bir doğa ve iklim vermiş, Akdeniz ve Atlas Okyanusu’yla süslemiş. Eserine bakarken kendi kendine düşünmüş ve demiş ki “bu Fransa fazla güzel oldu, yarattığım diğer yerlere haksızlık olacak, bunu biraz çirkinleştirmek lazım” ve onun için içine Fransızları koymuş. 🙂
Paris modadan sanata, kültürden mimariye kadar insanın bütün duyularına hitap eden bir şehir. Burası adımımı attığım anda ayrılmak istemediğim, uzak kaldığımda ise aklımın bir köşesinde takılı kalan bir yer.