Küba çok özel, çok başka türlü bir ülke. Ülkenin üçüncü büyük şehri olan Camagüey de ülkenin kültürünü hissettirmeyi başaran bir kent. Çünkü Camagüey’de de ülkenin genelinde olduğu gibi her köşede müzik, dans ve mojito var. Camagüey, İspanyollar’ın Küba’da kurduğu ilk 7 yerleşim arasında yer alıyor. Camagüey Tarihi Şehir Merkezi, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Şehir, 1515 yılında Santa Maria del Puerto del Principe tarafından ülkenin kuzeyinde kurulmuş. Yoğun korsan saldırıları nedeniyle 1528 yılında daha içeri bir konuma taşınmış.
Küba havasını almak, salsa yapanlara katılmak için bu küçük, şirin şehre gelebilir, meydan ve parklarında Kübalılar’la iç içe olabilirsiniz. Belki burada bir Havana bulamayacaksınız ama yine de kendine has bir Küba tadı alacaksınız.
Buranın halkı kölelik döneminde Afrika’dan getirilmiş. Günümüzde de en çok Afro-Cuban yani Afro-Kübalı diye tabir edilen Afrika asıllı Kübalılar’ın yaşadığı şehir olmasıyla dikkat çekiyor. Zaten Küba’nın batısıyla doğusu arasındaki en büyük fark da bu. Doğu tarafında daha çok kölelik döneminde Küba’ya gelen Afrikalılar yaşıyor. Bunu Camagüey’e geldiğinizde yoğun olarak hissediyorsunuz.
Şehir kahramanlık hikâyeleri ve zengin Neo-klasik mimarisiyle efsanevi takma adına layık görülmüş. Burası ilk Küba Bağımsızlık Savaşı’nın kahramanı Ignacio Agramonte’nin doğum yeri.
Camagüey’de gezilecek yerler listesi
İçindekiler
Hani bazı şehirler vardır, ilk bakışta çok özelliği olmadığını düşünürsünüz ama yine de kanınız ısınır. İşte burası aynen öyle bir yer. Her köşe başında salsa ve müzik var . Gencinden yaşlısına herkes dans ediyor. Sokaklarda rom-kola ve mojito içiliyor. İnsanlar mutlular, gülüyorlar. Nasıl sevmeyesiniz ki böyle bir yeri?
Camagüey Centro
Tarihi kent merkezi 16. yüzyıla ait labirenti andıran dar geçitler ve çıkmaz sokaklarla dolu. Kiliseler ve genelde avluları olan kolonyal binalar ile burası küçük bir yerleşime büyük şeyler sığdırmayı başarmış bir yer. Camagüey Tarihi Şehir Merkezi, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Kent, eskiden yağmur suyu biriktirmek amacıyla ve temel gıdaları muhafaza etmek için kullanılan tinajores adlı büyük küpleriyle ünlü. Sokaklarda bu küplere rastlarsanız şaşırmayın.
Plaza San Juan de Dios
Burası 18. yüzyıl mimarisiyle yapılmış renk renk, tek katlı evlerle çevrili bir meydan.
Hastaları hastaneye taşıyan rahibi onurlandırmak için meydana Plaza del Padre Olallo da deniyor.
Parque Ignesio Agromante
Parque Ignesio Agromante’ın orta yerinde 1912 yılında yapılan Küba’nın bağımsızlık kahramanı Agramonte’nin heykeli var.
Özellikle akşamları buraya kesinlikle gitmelisiniz. Sanki bütün şehir orada toplanmak için sözleşmiş gibi. Çok renkli, cıvıl cıvıl, hareketli.
Meydanda bulunan Bar El Cambio’a gitmenizi öneririm. Bir yandan salsa izlemek, hatta dans edenlere katılmak çok keyifli oluyor.
Plaza del Carmen
Plaza del Carmen Meydanı’nı tunçtan yapılmış heykeller süslüyor. 1700’lü yılların başında yapılan La Catedral de Nuestra Señora de la Candelaria de bu meydanda bulunuyor. Şehrin azizesi Our Lady of Candelaria’ya adanan katedral, tadilatlar geçirip 1864 yılında bugünkü görünümüne ulaşmış.
Casa Natal de Ignacio Agramonte
Plaza de los Trabajadores yakınındaki Casa Natal de Ignacio Agramonte binası 1750’lere tarihleniyor. Güzel bir avlusu var. 32 yaşındayken 1873’te savaşta ölen Ignacio Agramonte adlı vatansever burada yaşamış.
Santa Lucia’dan araba kiralayarak geldiğim şehirde çok uzun süre kalmadım. Ama burası bana yine de sevdiğim Küba havasını tattırmayı başardı. Zaten Küba demek, kültür demek, salsa demek, mojito demek, güler yüz demek. Camagüey’de de bunların hepsi var.
Keşfetmeniz dileğiyle…
Umarım bir gün giderim. Paylaşım için teşekkürler
Umarım gidersiniz. Küba’nın her yeri cennet.
Sevgiler
2019 planımda, o da olmadı 2020….. gittiğimde uzun kalmak istiyorum bu ada ülkesinde. Ayak basmadığım yer kalmasın. . Sevgiler
Bence de ayak basmadığın yer kalmasın. Müthiş bir ülke. Bayılacaksın.
Sevgiler