İrlanda’ya ayak basınca ilk ziyaret edilecek yer kuşkusuz Dublin. Ancak gerçek İrlanda’yla tanışmak istiyorsanız, Howth yolları taştan demelisiniz. Howth’un İrlandacası Binn Eadair yani Eadar’ın Zirvesi. Burası Howth Head Yarımadası’nın büyük bir kısmını içine alıyor. Eskinin küçük balıkçı kasabası, günümüzde Dublin’in yakınındaki popüler bir yerleşim durumunda.
Howth’ta gezilecek yerler listesi
Howth’a Dublin Tara Station’dan trenle gidiliyor. Yarım saat süren yolun gidiş-dönüş ücreti € 6.50. Küçük yerleşimlerden ve golf sahalarından geçerek gidilen yolda, denizi gördüğünüz an bilin ki Howth’a geldiniz.
Howth gezilecek yerleri listeledim:
Binn Éadair
Kasabanın limanı oldukça küçük. Burada ne yapabileceğimi sorduğumda, halk bana Summit yani Zirve’ye çıkmamı söyledi. Binn Éadair merkezine kıvrılan yola yanlışlıkla girdiğim için Summit’i bulmam 1 saatimi aldı.
Summit
Bin Eadair merkezden yukarı doğru çıkarken sokaklarda in-cin top oynuyordu. Doğru yolda olup olmadığımı sormak için bile kimseyi bulamadım. Neyse ki Summit Pub’a varınca kayalıkları görebileceğim yeri buldum.
Summit’ten patika yol takip edilerek limana dönülüyormuş. Aslında benim gelirken yürümem gereken yol da burasıymış. Tabii bunu ancak Summit’e varınca pub’dakilerden öğrenebildim.
Baily Lighthouse
Gördüğüm Baily Lighthouse ve uçsuz bucaksız deniz manzarasıysa keyfimi yerine getirdi.
Summit’te manzaraya doymaya çalıştıktan sonra önünde uzanan patikaya daldım ve yürümeye başladım. Uzunca bir süre ormanın içinde, tepelik yerlerde yürüdüm. Hiç korkmadım. Ne yazık ki ülkemde, insan kalabalığının içinde yürürken daha çok korku duyuyorum. Şimdiyse ülkemden oldukça uzak bir adada, biri saldırsa kimsenin duymayacağı bir yerde, bir kadın olarak tek başınaydım. Ancak kendimi güvende hissediyordum.
Merkeze yaklaştıkça etrafta insanlar belirmeye başladı. Ana caddede göremediğim insanların hepsi neredeyse burada toplanmıştı. Bu kadar küçücük bir yerleşimde bu kadar çok spor yapan insanı daha önce görmemiştim. Genci, yaşlısı herkes ya köpeğini gezdiriyor ya bisiklete biniyor ya da koşuyordu.
Biraz daha ilerlediğimde küçük bir kumsala vardım. Deniz sakindi. Dalga sesi ve kuş cıvıltısından başka hiç ses yoktu. Bu dünya üzerinde yine eşsiz güzellikle bir yer keşfetmiştim. Bu huzurlu kumsalı izlerken, ben burada kalayım, diye düşündüm…
Burada kalsam kalır mıydım: EVET! Howth bana küçük yerlerin büyük zenginlikler taşıdığını hatırlattı. Mutlu olmak için aslında çok basit şeylere ihtiyacımız olduğunu, bu basit şeylere örnek olarak da deniz, doğa, kuş cıvıltılarının verilebileceğini gösterdi. Kısacası ben burayı çok ama çok sevdim!
Siz de fikrinizi belirtin