Göçmen ülkesi Kanada, pek çok kişinin de yaşamak üzere gitmeyi hayal ettiği bir ülke. Kanada’nın en büyük şehri, ticaret merkezi ve Ontario eyaletinin başkenti Toronto ise göçmenlerin yaşamak için en çok tercih ettiği şehir. Toronto’nun nüfusunun yarısını göçmenler oluşturuyor ve Chinatown, Greektown, Koreantown, Little Italy, Little Portugal gibi azınlık mahalleleri var. Toronto’nun bir özelliği de medya sanatları alanında UNESCO yaratıcı şehirler ağına dâhil edilmiş olması.
Kanada’nın resmi dili İngilizce ve Fransızca olmasına rağmen burada genelde İngilizce konuşuluyor. Hatta çoğu kişi Fransızca bile bilmiyor.
Kentte müzelerden galerilere, müzikallerden performans sanatlarına kadar pek çok şey buluyorsunuz. Ben de size bu yazımda şehir merkezindeki en özel yerlerden bahsedeceğim. Ama önce Kanada göçmenlik maceramı dinlemek ister misiniz?
Teyzem Buket Kanada’ya göçmen olarak gideceklerini söylediğinde, ne işiniz var o soğuk ülkede? demiştim. Bir gün benim de Kanada göçmenlik başvurusu yapıp bu ülkede yaşamak için can atacağım hiç aklıma bile gelmezdi. İzmir’de doğup büyüyen ve de her hafta sonu tüplü dalış yapan biri olarak denizden uzak yaşamak benim kabul edemeyeceğim birşeydi. Denizden uzakta nefes alabileceğimi bile düşünemezdim. Ancak bir gün nasıl olduğunu anlamadan, ailemdeki Toronto yolcuları kervanına kardeşimle birlikte ben de katıldım.
Bu şehri ilk ziyaretimde 2 haftalığına gelmiş ve gittiğim Toronto Adaları’na bayılmıştım. Hatta adalara bizim Büyükada havasında bile diyebilirdim. Tabii ilk gelişte kışın uzunluğu, hava sıcaklığının daha doğrusu soğukluğunun zaman zaman eksi 40 °C’ye vurduğu falan görülmüyor. Bu gibi şeyler benim gibi sıcak seven İzmirliler’e yıllar geçtikçe artarak rahatsızlık veriyor.
Kentte pek çok bisikletli vardı. Bisiklete binmek benim Türkiye’de hayal edip de yapamadığım birşeydi. Tabii bunda hem kentin güvenli olmasının hem de dümdüz olmasının da etkisi vardı ama olsundu. Kent son derece güvenliydi. Şehir hayatı oldukça hareketliydi. Doğa güzeldi. Her ülkenin mutfağından yemek yeme şansı vardı. Benim için en önemlisi ise su kenarında olmasıydı. Deniz takıntımı bu şehirde gölle giderebilirdim.
Böylece Kanada göçmenliğine 1999 yılında başvurdum. Siz de göçmenlik başvurusu yapmayı düşünüyorsanız bu siteden (https://www.canada.ca/en/services/immigration-citizenship.html) faydalanabilirsiniz. 2002 yılında göçmen statüsünü aldım. Asıl maceram bundan sonra başladı. Çalıştığım şirkete istifamı verip evimi, düzenimi bozdum ve bir bilinmeyene doğru giderek hayatımın yeni dönemine başladım.
Toronto ve göçmenlik
İçindekiler
- 1 Toronto ve göçmenlik
- 2 Toronto’ya nasıl gidilir?
- 3 Toronto’da gezilecek yerler listesi
- 3.1 St. Lawrence Market
- 3.2 Harbourfront
- 3.3 Toronto Adaları (Toronto Islands)
- 3.4 CN Tower
- 3.5 Ripley Akvaryumu
- 3.6 Yonge / Dundas Square
- 3.7 Kensington Market
- 3.8 Çin Mahallesi (Chinatown)
- 3.9 Ontario Place
- 3.10 Casa Loma
- 3.11 Annex
- 3.12 Yorkville
- 3.13 King West Entertainment District
- 3.14 Yunan Mahallesi (Greek Town)
- 3.15 Beaches
- 3.16 Tommy Thompson Park
- 3.17 Midtown
- 3.18 Edwards Gardens
- 3.19 The Distillery District
- 3.20 Bloor West Village
- 3.21 High Park
- 3.22 Old Mill
- 3.23 Hayvanat Bahçesi (Toronto Zoo)
- 3.24 Canada’s Wonderland
- 3.25 Royal Ontario Museum (ROM)
- 3.26 Art Gallery of Ontario (AGO)
- 3.27 Bata Shoe Museum
- 3.28 Aga Khan Müzesi
- 3.29 Ontario Science Center
Yeni başlangıçlar her zaman zor. Hele benim gibi 30’unda gelenler için. Daha gençken insanın gözü daha kara oluyor. Yaş ilerledikçe ise daha zor hareket edip daha zor karar veriliyor. Kör ölür badem gözlü olur misali, bırakıp gelinen yerdeki her rahatsızlık veren şey aslında çok harika bir şeymiş gibi hatırlanıyor. Bu dönemin atlatılmasıysa herkese göre farklı. Kimi 6 ayda adapte olur yeni kültüre, kimi 6 yılda, kimi de bitmeyen kültür şoku ile adapte olamadan geri döner. İş bulma sürecinin ne kadar olacağı da bu adaptasyonda çok etkili tabii. Ben şanslılardandım. İşe girmem 6 ay sürmedi ve Kanada’yı terk edene kadar da aynı iş yerinde çalıştım. 12 yıl içinde pozisyonum 8 kademe arttı, rahatımsa yüzlerce kademe.
Kanada’da kurumsal hayat deneyimim müşteri temsilcisi olarak işe girmemle başladı. Müşterilerimin hepsi ABD’nin güney eyaletlerinde yaşıyordu. En büyük sorun aksanım oldu. Ne onlar benim aksanımı anladı, ne ben onlarınkini. Her gün birisi beni yöneticime şikâyet etti. Bir toplantıda bir müşterinin temsilcisinin değiştirilmesini istediğini anlattılar, sırf ismi Müslüman ismi diye. O dönemde 11 Eylül olayları daha çok canlıydı. Her Müslümanı potansiyel terörist olarak görüyorlardı. Özellikle hepimize söylediler, Hakkınızda şikâyet olursa alınganlık yapmayın ama onlar müşteri olduğu için onların isteklerini yerine getirmeliyiz, diye. Ben de alınganlık yapmayım dedim ama ne mümkün. Geriye dönüp o günlere baktığımda hâlâ bana şans verip işten atmadıkları için şaşırıyorum ama demek ki bir potansiyel görmüşler ki yaşadığım 12 yıl boyunca aynı iş yerinde çalıştım. Çok iyi seviyelere kadar da yükseldim.
Genel olarak en çok yaşanan zorluk İngilizce’de oluyor. Ben İngilizce bilerek geldiğimi sanıyordum. Buraya geldikten sonra anladım ki meğer hiç bilmiyormuşum. En çok da isimleri anlamakta zorluk çektim. Sonuçta bize ders kitaplarında isim öğretmiyorlar ki! Zaman içinde kulak isimlere de aksanlara da alışıyor. Bunun en büyük ilacı ise sabır ve azim. Kendi adıma hiçbir zaman İngilizce’min buranın yerlisi gibi olmayacağını kabul ettim ama zamanla daha çok anladım ve anlaşıldım. Bu da bana yetti.
Toronto’ya nasıl gidilir?
İstanbul’dan Toronto’ya direkt uçuşlarla 10 saatte gidiliyor. Avrupa veya ABD aktarmalı uçuşlar da bulunuyor.
Toronto’da gezilecek yerler listesi
Hayatım düzene girmeye başladığında çok sevdiğim gezilerime de başladım. Önce yaşadığım şehrin keşfi, ardından hafta sonu gezileri, onun ardından da daha uzak geziler geldi… ve gezilerime devam ederken güzel, yemyeşil, huzurlu kentimde keyifle yaşadım.
St. Lawrence Market
1850 yılında bir konser mekânı ve halkın buluşma yeri olarak inşa edilen bina, 1967 yılında restore edildi. Günümüzde bu markette gıda ürünleri, çiçekler, özel ürünler satılıyor. Burası dünyanın en iyi 25 yiyecek marketinden biri sayılıyor. Buraya kadar gelmişken yakınındaki Marche Mövenpick veya Le Papillon’da yemek yiyebilirsiniz.
Harbourfront
Ontario Gölü kenarında galeriler, tiyatrolar ve restoranlarla dolu keyifli bir yer. Gezi tekneleri de buradan kalkıyor.
Toronto Adaları (Toronto Islands)
Şehirden feribotla sadece 10 dakika uzaklıktaki adalar bisiklet gezileri, aile piknikleri ve eğlencesi için ideal. Burada kendinizi sanki şehirde değilmiş de kırsalın içindeymiş gibi hissediyorsunuz.
CN Tower
Kentin en uzun kulesi CN (Canadian National) Tower, şehri 360 derece izleyebileceğiniz 2 ayrı yükseklikte gözlem imkânı sunuyor. 356 metre yükseklikteki ilk gözlem bölümünün zemini cam. Burada kulenin dışında yürümek (EdgeWalk) gerçekten adrenalin dolu, müthiş bir deneyim. Skypod adı verilen ikinci gözlem noktası ise 447 metre yükseklikte.
Kulede 72 dakikada bir 360 derece dönen ve Fransız-Kanada mutfağı sunan restoranda hem kenti, hem de Ontario Gölü’nü izleyerek romantik bir akşam yemeği yiyebilirsiniz. CN Kulesi’ndeki 360, dünyanın en yüksekte yer alan şarap mahzeni bünyesinde yer alması sebebiyle de nam salmış! Herhangi bir hile yapmaksızın 500’den fazla farklı şarap imalathanesinden 9.000’den fazla şişedeki şarapların iyi durumda tutulmasını sağlamak için nem kontrolü yapılıyor ve şarapların bozulması engelleniyor.
Ripley Akvaryumu
CN Tower yakınlarında bulunan Ripley’s Aquarium’da her çeşit deniz yaşamına tanık olabilirsiniz. Bu okyanus dünyasında tünel çatısının üstünden süzülen köpekbalıkları ve gezinen testere balıklarını izleyebilirsiniz. Akvaryumda bulunan dokunmatik tanklarda ise vatozlar ve küçük köpekbalıklarına dokunabilirsiniz.
Yonge / Dundas Square
Yonge & Dundas Meydanı’na şehrin kalbi diyebiliriz. Meydanı restoranlar, kafeler ve alışveriş merkezleri çevreliyor. Yaz aylarında da sokak sanatçıları performanslarını sergiliyor. Burada yer alan şehrin en ünlü AVM’si Eaton Center’da alışveriş yapabilirsiniz.
Meydanı kesen caddelerden biri olan Yonge Caddesi’nin yaklaşık 1.896 km uzunluğuyla dünyanın en uzun caddesi olduğunu hemen söyleyeyim. Yani caddenin tamamını yürümeye kalkışmayın. Biraz zorlanırsınız.
Kensington Market
1920’lerde Yahudi Marketi olarak bilinen bu açık pazar alanında günümüzde Avrupa, Karayipler, Orta Doğu, Güney Amerika ve Asya esintisi alabilirsiniz. Keyifle gezeceğiniz bu markette Average Joe’s Coffee’de kahvaltı etmenizi öneririm.
Çin Mahallesi (Chinatown)
Ucuz ve leziz yemek yemek için Çin Mahallesi birinci tercihiniz olmalı. Evet, biraz kokuyor ama neticede Çin Mahallesi ve Çin yemekleri söz konusu! Burada herhangi bir restoranda congee çorbası ve hot and sour (acı ve ekşi) çorba denemenizi öneririm.
Ontario Place
Aile eğlenceleri için tercih edilen deniz kenarındaki bu parkta yazın festivalleri kaçırmamalısınız. West Island, Trillium Park & William G. Davis Trail gezebileceğiniz yerler arasında sayılabilir. Cinesphere’da da film izleyebilirsiniz.
Casa Loma
Bir zamanlar Sir Henry Mill Pellatt’e ait olan ev (Casa Loma) günümüzde müze hâline dönüştürmüş. Yapımı 1911-1914 yılları arasında tamamlanan evin 98 odası, 30 banyosu, 2 gizli geçiti ve 240 metrelik tüneli var. Müzenin bahçesini, şarap madenini ve kütüphanesini turla gezebilirsiniz. Kendine özgü mimarisiyle Casa Loma, film ve dizi çekimlerinde oldukça popüler.
Annex
Annex bölgesinde güzel restoranlar ve mağazalar var. Burası benim de en sevdiğim bölgelerden biri. Kafeleri, restoranları her zaman cıvıl cıvıl.
Yorkville
Yorkville bölgesinde şehrin üst sınıf restoranları ve mağazaları var. Bunlar içinde Sassafraz, Cibo Wine Bar veya La Societe’yı deneyebilirsiniz. TIFF (Toronto Uluslararası Film Festivali) sırasında burada Hollywood ünlüleriyle karşılaşmanız da an meselesi. Geldikleri tek bölge burası olduğuna göre, en lüks bölge de burası olsa gerek.
King West Entertainment District
Şehrin eğlence merkezi olan King West’te yemek yiyebilir, barlarında takılabilirsiniz. Kentin gece hayatını yaşamak istiyorsanız, burayı atlamamalısınız. Restoran önerilerim de CopaCabana Brazilian Steakhouse veya Fred’s Not Here Restaurant olacak.
Yunan Mahallesi (Greek Town)
Tavernalarda Yunan eğlencesi yaşamak için Greek Town’a gelmelisiniz.
Beaches
Beaches, hem Ontario Gölü kenarında hem de kafelerle dolu Queen Caddesi üzerinde yürüyüş yapmak için çok keyifli. Buraya ben de bayılırım. Özellikle yaz aylarında kendini Ontario Gölü’nün serin sularına bırakanlar ve incecik kumsalda plaj voleybolu oynayanlarla burası iyice renklenir. Hele Beaches Jazz Festival zamanında, Queen Caddesi boyunca caz rüzgârı eser ve burası iyice kıpır kıpır olur.
Tommy Thompson Park
Tommy Thompson Park inşaat atıklarının biriktirildiği yapay bir park. Trafiğe kapalı olan parkta ben de hep bisiklet gezisi yaptım. Bir yandan da Ontario Gölü’nü izleyerek keyifli zaman geçirdim.
Midtown
Yonge / St Claire’den başlayıp Yonge / Eglinton’dan devam ederek Yonge / Lawrence’a kadar devam eden bölge, şehrin orta bölgesi olarak anılıyor. Burası alışveriş mağazaları ve restoranlarla dolu.
Edwards Gardens
Şehrin biraz kuzeyinde yer alan botanik parkı Edwards Garden, hem gezi hem de yürüyüş yapmak için oldukça güzel.
The Distillery District
Viktorya mimarisinde kafeleri, sanat galerileri, dükkânlarıyla dikkat çeken tarihi bölgede keyifle vakit geçirebilirsiniz. Burada mutlaka Coffee Balzac’s Roasters veya Cacao 70’de soluklanıp kahvenizi yudumlamanızı öneririm.
Bloor West Village
Bloor West Village şehrin batı tarafında güzel kafelerin, restoranların olduğu bir bölge.
High Park
İçinde küçük bir gölet ve hayvanat bahçesi olan bu park, 165 dönüm arazi üzerine kurulu. Parkta öne çıkan öğeler arasında hayvan otlakları, yüzme havuzları, oyun alanları, piknik alanları ve manzaralı tren turu var. 19. yüzyıl yapımı bahçeleri ve bir Howard mezarlığı bulunan High Park’ta her yıl Shakespeare Park adıyla temmuz ve ağustos aylarında açık hava tiyatrosu performansı düzenleniyor.
Old Mill
Old Mill Inn’de açık büfe öğlen veya akşam yemeği yiyebilir, nehir kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. Burası şehrin sakin ve üst sınıf yüzünü gösteriyor.
Hayvanat Bahçesi (Toronto Zoo)
Toronto Zoo (Hayvanat Bahçesi) kentin kuzeydoğusunda yer alıyor. Burası Kanada’nın en büyük hayvanat bahçesi.
Canada’s Wonderland
Canada’s Wonderland kentin kuzeyinde yer alan roller-coaster (inişli çıkışlı heyecan treni) parkı.
Royal Ontario Museum (ROM)
Kanada’nın en büyük müzesi ROM, dünyanın her yerinden çok çeşitli dönemleri kapsayan koleksiyonlar içeriyor.
Art Gallery of Ontario (AGO)
Kanada’nın en eski sanat galerisi olan AGO’da en akılda kalıcı koleksiyonlar Kanada, Afrika, Okyanusya ve Avrupa sanatına ait. Müze aynı zamanda özellikle Kanadalı ressamların etkileyici koleksiyonunu barındırıyor.
AGO’nun üst sokağı Baldwin St üzerinde en sevdiğim sushi restoranı var: Kuni Sushi Ya. Eğer benim gibi sushi seviyorsanız bu salaş restoranda çok leziz sushilerin tadına bakmanızı öneririm. Üstelik all-you-can-eat yani sabit fiyata dilediğiniz kadar yiyebiliyorsunuz.
Bata Shoe Museum
Bir ayakkabı müzesi kulağınıza nasıl geliyor bilemem ama Bata Shoe Museum’da dünyanın her yerinden gelen, bir kısmı da tarihi değeri olan 13.500 tane ayakkabı sergileniyor.
Aga Khan Müzesi
North York bölgesindeki Aga Khan Müzesi, batıyı İslam kültürüyle buluşturan modern bir İslam Kültür Merkezi. Dünyanın en zengin 10 kraliyet ailesinden birine mensup olan 4. Aga Khan tarafından kurulan müzede İslam sanatı, İran sanatı ve Müslüman kültürü eserleri sergileniyor.
Ontario Science Center
Usta mimar Raymond Moriyama tarafından tasarlanan Ontario Science Center (Ontario Bilim Merkezi)’nin modern binası 1969’da tamamlanmış. Burada teknoloji, telekomünikasyon, optik, biyoloji, fizik, uzay yolculukları, meteoroloji ve daha birçok alandaki son gelişmeleri gözlemleyebilirsiniz.
Size bu yazımda şehir merkezindeki yerlerden bahsettim. Toronto civarında gezilecek yerler ve Ontario eyalet parkları da ayrıca keşfedilmesi gereken yerler.
Toronto pek çok kültürden insanın yeni evi olduğu gibi onları kendi kültürleriyle de kucaklayan bir şehir. Bu nedenle burada dünyanın her yerinden gelmiş insanla tanışmak ve onların mutfaklarını tatmak da mümkün. Burası Kuzey Amerika’da çok kültürlülüğü yaşatan, temiz, düzenli ve güvenli bir metropol.
Süper bir blog
Yazınızı okuyunca, “kanada’ya taşınan bir İzmirlinin günlüğü” başlıklı komik yazı geldi aklıma.
daha önce okumadıysanız ve isterseniz e-posta ile paylaşabilirim.
Bir İzmirli olarak bu ileti bana pek çok kişi tarafından gönderildi ama yine de teşekkür ederim :-) Zannedildiği kadar da kötü değil burası, emin olun :-)
Gezi yazınız oldukça cana yakın ve hoş olduğundan dolayı okuduktan sonra ufak bir özetle kendi siteme koydum. gezginlerinnotlari.com/toronto-da-gezgin-bir-turk/ linkinden ulaşabilirsiniz.