Selanik (Yunanca Thessaloniki) Yunanistan’ın ikinci büyük şehri ve Yunanistan Makedonyası’nın yönetim merkezi. Bizim için Selanik’in önemi ise Atatürk’ün doğduğu ve çocukluk yıllarının geçtiği şehir olması.
Selanik hakkında bilgiler
Tarihi MÖ 6000 yıllarına dayanan Yunanistan‘da Bronz Çağı’nda Kykladlar, Minos Uygarlığı ve Mykenia Uygarlığı etkili olmuş. Klasik dönemde ise büyük filozoflar burada yetişmiş. Tiyatro, edebiyat, felsefe alanlarında büyük gelişme sağlanmış.
Selanik‘i Makedonya kralı Kassandros MÖ 315 yılında bugünkü Thermi’de kurmuş. Makedonya tahtında hak iddia edebilmek için evlendiği Büyük İskender’in kızkardeşi Thessalonike’nin adını da bu şehre vermiş. Her ne kadar taht uğruna yapılsa da eşinin isminin kurduğu şehre verilmesi bence oldukça romantik.
1917’de çıkan büyük yangında şehrin % 80’i yok olmuş. Bu nedenle bu döneme ait sınırlı sayıda yapı var ve çok az Osmanlı izine rastlanıyor. Şehirde kalan az sayıdaki Hristiyanlık öncesi ve Bizans eserleri ise 1988’den beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
1923 mübadelesinde Türkler buradan ayrılmış. Onların yerine Anadolu’daki Rumlar Selanik’e gelmiş. 2. Dünya Savaşı sırasında da Sefarad Yahudileri Almanlar tarafından toplama kamplarına gönderilince şehrin yapısı tümü ile değişmiş.
Yunanlılar Avrupalılar içinde kültürüme en yakın hissettiğim, kendimden çok şey bulduğum insanlar. Yunanistan her ne kadar Avrupa’nın şımarık çocuğu olarak da anılsa ben bu ülkenin insanının içtenliğine ve sevecenliğine garanti veriyorum. Size de burada mutlaka güleryüzlü Yunan halkıyla sosyalleşmenizi tavsiye ediyorum.
Selanik gezilecek yerler
Birkaç kez geldiğim kent (Balkan turu, gençlerle otobüsle Avrupa turu vs) her gelişimde bana bir İzmirli olarak memleketimi hatırlatıyor. Sadece şehir görüntüsüyle değil kültürüyle, insanıyla da burası İzmir‘in ikiz kardeşi gibi. Binalar estetik olmasa da özellikle gece çökünce burası iyice güzelleşiyor. Kordon boyunda ışıkları Ege Denizi’ne vuran gemileri izlemek, hareketli gece hayatını yaşamak ve dostane tavırlarıyla kendilerini sevdiren Yunanlılar’la yakınlaşmak bana burada kendimi evimde hissettiriyor.
Ülkemizin kurucusu Atamız’ın doğduğu ev
Atamız’ı doğduğu evin önünde minnet ve şükranla anmak, özgürlüğümüzü ve cumhuriyetimizi bize kazandırdığı için ona teşekkür etmek boynumuzun borcu. Atamız’ın doğduğu evde maalesef artık pek fazla eşyası yok. Yine de bu evde onun izlerini bulmak çok ama çok anlamlı.
Beyaz Kule
Beyaz Kule Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından 12. yüzyıldan kalma bir Bizans yapısının üzerine inşa edilmiş. Osmanlı döneminde zindan olarak kullanılan olan kule şehir gezilerinin de başlangıç noktası olmayı hak ediyor.
1826’da Sultan Mahmud II emriyle mahkumların hepsi kılıçtan geçirilmiş. Bu nedenle kule Kanlı Kule (Tower of Blood) olarak anılmaya başlanmış. Hatta günümüzde 60 yaşın üzerindeki Yunanlılar, kulenin adını hâlâ Kanlı Kule olarak söylüyorlar.
Kent Yunanlılar’a teslim edildiğinde bu kulede törenler yapılmış. Yunanlılar sonradan Osmanlı izlerini kaldırmak için vaftiz töreniyle kuleyi beyaza boyatmış. Ancak aşınma nedeniyle zamanla kulenin rengi orijinaline dönmüş. Yine de rengi değişse de adı Beyaz Kule olarak kalmış.
Yedi Kule (Eptapyrgio – Heptapyrgion)
1431’de Bizans surları içinde Osmanlı İmparatorluğu tarafından inşa edilmiş. 1980-1989 arasında hapishane olarak kullanılmış. Yedi Kule Akropol’ün en yüksek noktasında yer alan kalıntılar günümüzde açık hava müzesi olarak ziyaret ediliyor.
Kordon boyu
Kentin kordon boyu aynı memleketim İzmir‘in kordon boyu gibi. Kordon boyuna geldiğinizde Beyaz Kule’den hem Aristoteles Meydanı’na, hem de aksi yöne doğru yürümenizi öneririm. Aman sarı çizgilerle ayrılmış bisiklet yolundan uzak durun. Yunanlı dostlarımıza bisiklete binerlerken rahatsızlık vermeye hakkımız yok, değil mi?
Aristotelous Meydanı
2. Philip oğlu Büyük İskender’i politik ve askeri açıdan geliştirmesi için ünlü filozof Aristotelous’u kente getirtmiş. Filozofun ismi daha sonra bu meydana verilmiş.
Aya Dimitros Kilisesi
Hristiyan olup olmadığı tartışılan 1. Konstantin Hristiyanlığı devletin resmi dini olarak ilan etmiş. Bunun üzerine kentteki Hristiyanlar şehit olan Aziz Dimitrios’a ithafen Roma hamamları kalıntılarının üzerine Aya Dimitros Kilisesi‘ni inşa ettirmişler. 1493’te Osmanlılar tarafından camiye çevrilen kilise Kasimiye Camii adını almış. 1917 büyük yangınında cami neredeyse tamamen yok olmuş. Aslına uygun olarak restore edilen yapı 1949’da Ortodoks kilisesi olarak ibadete açılmış. Kilise 1988’den beri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
Ayasofya (Azize Sofya Kilisesi)
3. yüzyıldan beri bu yerde bir kilise bulunuyor. Ancak günümüze ulaşan yapı 7. yüzyılda inşa edilmiş. Kilise olarak kurulup sonradan camiye dönüştürülen yapı UNESCO listesinde yer alıyor.
Bizans Kültür Merkezi
Bizans Kültür Merkezi‘nde Bizans’a ait ikonlar, freskolar, seramikler sergileniyor.
Yahudi Müzesi
Yahudi Müzesi‘nde Osmanlı egemenliği sırasında altın çağını yaşayan Yahudi tarihi yansıtılıyor.
Arkeoloji Müzesi
Arkeoloji Müzesi 1912 yılında kurulmuş ve 1962’de ziyarete açılmış. Müzede kentin çevresinde yapılan kazılarda elde edilen eserler sergileniyor.
Selanik’te nerede yemek yenir?
Selanik gecelerinde Ladadika çevresindeki tavernalarda mezelerin tadına bakmalısınız. Barların yoğunlukla olduğu Ladadika bölgesinde Odof Onirou tavernasında dans ederken, ya da Frutti di Mare‘de mezeleri yerken bu şehre geldiğinize mutlu olacaksınız. Balık ve meze yemek için Full Tou Meze, et yemeği yemek için Tiganies Kai Sxares‘i tavsiye ederim. Biz Full Tou Meze önünde epey bi’ sıra bekledik, ama yediğimiz kalamar ve midyeye değdi. Mezelerin lezzeti hergün tadılmayan cinsten. Benden söylemesi. Ayrıca bir takipçim Kale’de Tsinari Ouzeri‘yi önerdi. Burada yazılı kalsın. Belki denersiniz.
Bizim Türk kahvemizi Greek (Yunan) kahvesi, baklavamızı Greek baklava olarak tanıtsalar da lezzetler hep aynı. Gerçi baklavayı şekerle değil balla yapıyorlar, ama olsun.
Yunanistan’da içki olarak çam reçinesine aroma eklenen sakız şarabı retsina ve sert bir rakıya benzeyen uzo çok tüketiliyor. Kahve olarak da uzun bardakta servis edilen buzlu kahve frappe çok popüler.
Aristoteles Meydanı’ndan denizi arkaya alıp yukarı doğru çıkarken sağda köşede bir pastane var, Terkenlis. İşte orası Selanik’in en güzel paskalya çöreklerini yemek, hatta Türkiye’ye götürmek için uğramanız gereken bir dükkân.
Burası sanki bir Avrupa şehri değil de kendi ülkemin değişik bir dil konuşulan bir şehri gibi. Buradaki günümü keyifle adeta Türkiye’deymişçesine ve tadına vara vara geçirdim. Bu gezinin ilerleyen günlerinde ise yeni şehirlere ve ülkelere yelken açacağım 18 günüm daha var.
Dile kolay, katıldığım otobüsle Avrupa turunda 11.000 km’yi aşacağız. Kısacası şehirlerin filmini izlemeyecek, ama bize genel fikri verecek fragmanlarını göreceğiz. Yine de damağımızda hoş bir tat kalacak ve her gün yeni bir şehirde uyanmaya devam edeceğiz. Ne mutlu böyle gezebilen ve keyif alabilen herkese. Öyle değil mi?