Bir dalgıç olarak elimden geldiğince sayfamda dalış yazısı yayınlıyor ve su altı fotoğrafları paylaşıyorum. Oysa şimdi sizlere çok özel su altı fotoğraflarını ulaştıracağım. Türkiye’nin tek politik su altı fotoğrafçısı Nejdet Demirtaş’ın çektiği dünya sorunlarını içeren bu fotoğraflar, sizi belki de hep göz ardı ettiğiniz veya yeterince duyarlı olmadığınız bir dünyaya götürecek, kalbinizde derin izler bırakacak. Bu yazımda Nejdet Demirtaş ile “derin” bir röportaj okuyacaksınız.
Nejdet Demirtaş kimdir?
İçindekiler
- 1 Nejdet Demirtaş kimdir?
- 2 Nejdet Demirtaş ile su altı fotoğrafçılığı üzerine söyleşi
- 2.1 Fotoğraf merakın nasıl başladı?
- 2.2 Su altı dünyasını ve politikayı biraraya getirme fikri nasıl oluştu?
- 2.3 Senin fotoğraflarının çekimi, klasik su altı fotoğrafı çekimlerinden nasıl farklılık gösteriyor?
- 2.4 Projelerini bize anlatır mısın?
- 2.5 Ayna adlı serginden biraz bahseder misin? Ayna’da farklı ülkelerden dünya rekortmenlerini aynı projede toplamak zor olmadı mı?
- 2.6 Ayna adlı sergin için okurlarıma ne söylemek istersin?
- 2.7 Çekimler sırasında zor durumda kaldığın oldu mu?
- 2.8 Planladığın başka projelerin var mı?
- 2.9 Çalışmalarını beğendiğin, Türkiye’den ve dünyadan kimse var mı? Senin çalışmalarına benzeyen su altı fotoğrafı çeken var mı?
Toplumsal konularda yaptığı çalışmalarla dikkat çeken su altı fotoğrafçısı Nejdet Demirtaş; “derin” anlamlar içeren, özel kostüm ve ekipmanlarla tasarlanan kompozisyonları olan fotoğraflarıyla tanınıyor. Şimdiye dek Su Altında Gezi Parkı, Madenciler, Çocuk Gelinler, Dardanel’in Çocukları, Kadına Şiddet, Teknolojik Tutsaklık konularında fotoğraflar çekip sergiler açan Demirtaş, baktığımız ama belki de göremediğimiz konularda farkındalık yaratacak, dünyayı daha özgür, daha yaşanılır kılacak çalışmalara imza atıyor.
Bense projelerinden haberdar olduğumdan beri Nejdet Demirtaş’la bir röportaj yapmayı istiyordum. Kendisiyle de bir tesadüf eseri Bodrum‘da yüz yüze tanışma şansını elde ettim. O da sağolsun, yoğun programı içinde beni kırmadı ve projeleri konusunda konuşabildik. Şimdi gelin, Demirtaş’la sohbetimizi sizlere aktarayım ve onun gözünden toplumsal olaylara değinelim:
Nejdet Demirtaş ile su altı fotoğrafçılığı üzerine söyleşi
Buyrun Nejdet Demirtaş ile söyleşimize.
Nejdet Demirtaş kimdir?
Fotoğraf merakın nasıl başladı?
1983’te amatör olarak fotoğraf çekiyordum. Kursa gittim ama teknik ve teorik kısmı bana çok uzun geldiği için kursu tamamlamadım. Daha sonra kendime bir fotoğraf makinesi aldım ve amatörce çekmeye devam ettim. 2000 yılında dalmaya ve beraberinde su altı fotoğrafları çekmeye başladım. Ancak o zamanlarda sadece deniz canlıları çekiyordum. Politik fotoğrafların çekimi daha sonra geldi.
Su altı dünyasını ve politikayı biraraya getirme fikri nasıl oluştu?
Aslında bu çok tesadüfi oldu. 23 yaşında bir oğlum var ve Gezi Parkı olaylarını yaşadı. Ben de yaralanan ve ölen çocukları gördükten sonra, bir şeyler yapmam lazım, diye düşünürken aklıma Gezi’nin sembollerinden olan Kırmızılı Kadın‘ı fotoğraflamak geldi. Yaşadığım Kaş‘a o günlerde gelen su altı modeli bir arkadaşımdan rica ettim ve ilk olarak kırmızı bir elbiseyle onun fotoğrafını çektim. Bu fotoğrafım ilgi görünce diğer sembol fotoğrafları tekrar yaratmak istedim. Böylelikle Duran Adam ve Lobna‘nın vurulduğu anı fotoğrafladım.
Su Altında Gezi Parkı – Kırmızılı Kadın
Senin fotoğraflarının çekimi, klasik su altı fotoğrafı çekimlerinden nasıl farklılık gösteriyor?
Klasik fotoğraf çekimlerinde anı yakalarsın. Bense bir şey düşünüyorum, onu yazıyorum, tasarlıyorum, kurguluyorum ve su altına uyarlıyorum. Bu yüzden benim fotoğraflarımın klasik su altı fotoğraflarından farklı olduğunu söyleyebiliriz. Aslında ben kendimi fotoğrafçı olarak da tanımlamıyorum. Hayatla ve dünyayla kurduğum bağdaki rahatsızlıklarımı dile getirmenin bir yöntemi olarak fotoğrafı kullanıyorum. Buna düşünceyi fotoğraf kullanarak yansıtmak da diyebiliriz. Anlatmak istediğim şeyde evrensel bir dil kullanıyorum: Fotoğraf. Yani ben tercümana ihtiyaç duymayan bir dille konuşuyorum ve fotoğrafı kullanarak su altında duyguyu, olayları, düşünceyi resim hâline dönüştürmeye çalışıyorum.
Projelerini bize anlatır mısın?
Su altında Gezi Parkı projesinde kırmızılı kadın, yaralanan eylemci, biber gazına maruz kalan çocuk gibi çeşitli kompozisyonlar denedim.
Nejdet Demirtaş – Su Altında Gezi Parkı – Duran Adam
Su Altında Gezi Parkı – Lobna Allami
Madenciler projesinde maden işçilerinin yaşadıkları sorunları ve hayatta kalma mücadelelerini canlandırdım. 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma faciasının toplumun belleğinden uzun süre silinmemesini istiyorum. Madencilerimizi hatırlatarak toplum hafızasında iz bırakabilsem yeter. Çünkü başka faciaların yaşanmaması için Soma’nın, Zonguldak’ın, Kozlu’nun, Ermenek’in unutulmaması gerekiyor.
Nejdet Demirtaş – Madenciler
Madenciler
Madenciler
Madenciler
Çocuk Gelinler projesinde ailelerinin baskısıyla erken yaşta zorla evlendirilen kız çocuklarının yaşadıklarına dikkat çektim. Dünyada 100 milyon, ülkemizdeyse yaklaşık 200.000 olan çocuk gelin sayısı her geçen gün artıyor. Gelinlik giyen çocuklar aslında ölüme gidiyorlar.
Nejdet Demirtaş – Çocuk Gelinler
Çocuk Gelinler
Çocuk Gelinler
Dardanel’in Çocukları projesinde savaşın geri planındaki hikâyeleri kurguladım. Arkada kalan ailelere ve drama dikkat çektim. Bir fotoğrafımda farkı milletten ölen kişileri aynı melek cennete götürüyor. Bu da ölümün dini, milliyeti olmadığını ve acıyı herkesin yaşadığını vurguluyor.
Nejdet Demirtaş – Dardanel’in Çocukları
Dardanel’in Çocukları
Dardanel’in Çocukları
Dardanel’in Çocukları

Dardanel’in Çocukları
Dardanel’in Çocukları
Kadına Şiddet projesinde dünya rekortmeni su altı sporcularını objektif karşısına geçirdim. 7 ayrı ülkeden 14 profesyonel sporcuyla çekilen fotoğraflardan oluşan Ayna isimli sergim İstanbul ve Kaş’ta açıldı.
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Teknolojik tutsaklık projesinde insanların cep telefonlarını ellerinden bırakmamasını ve iletişim bozukluklarını işledim. Özellikle covid-19 pandemisi nedeni ile teknolojik bağımlılık küresel çapta mücadele edilmesi gereken bir salgına dönüştü. Çünkü insanlar evlerinde kaldıkça cep telefonu ve tabletlerden sosyal medya bataklığına gömüldü. Eskiden ortalıkta maskeyle dolaşarak birbiriyle ilişki kurmayan insanları filmlerde görürdük. Şimdi onları bir filmin setinde değil, hayatın içinde görüyoruz ve gerçek anlamda değişen bir dünya düzenine tanık oluyoruz. Sanal dünya aynı virüs gibi benliğimize işlediğinden, fotoğraf karelerimle bu soruna değinmek istedim.
Nejdet Demirtaş – Teknolojik tutsaklık

Teknolojik tutsaklık

Teknolojik tutsaklık

Teknolojik tutsaklık
Ayna adlı serginden biraz bahseder misin? Ayna’da farklı ülkelerden dünya rekortmenlerini aynı projede toplamak zor olmadı mı?
Kaş’ta dünya şampiyonası vardı. Oradaki teknik direktörümüz ve sporcu arkadaşlarımızın desteğiyle yarışma bitiminde dünya şampiyonlarıyla görüştük. 7 farklı ülkeden dünya rekortmeni serbest dalıcılar ve Türkiye’den de Türkiye rekortmenimiz projemize duyarlılık gösterdi, projede yer almayı kabul etti. Projenin ikinci bölümündeyse hekim arkadaşlarla su altı çekimlerini yaptık.
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Ayna adlı sergin için okurlarıma ne söylemek istersin?
Kadına yönelik şiddet, bir insanlık meselesi. Kimsenin bir başkasının yaşama şansını elinden almaya hakkı yok. Fotoğraflarım çok sevimli kareler olmasa da bu toplumsal konuya farklı bir bakış açısı getirmek isteyenlerin sergimi görmesini öneririm.
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Nejdet Demirtaş – Kadına Şiddet
Mesela kayıp adalet fotoğrafımdan bahsedeyim. Mitolojide adaletin sembolü olan Themis’in gözleri kapalıdır, kılıcı keskindir ve terazisi dengededir. Gözlerinin kapalı olmasının nedeni onun için herkesin eşit olmasıdır. Kararları kılıç kadar keskindir, ayrımcılık yapmaz. Terazisi de herkese karşı dengededir. Benim fotoğrafımdaysa kadının ağzı bantlıdır, görür ama konuşmaz. Kılıç artık keskin değildir, yamulmuştur. Adaletin yapısı erkekten yana kaymıştır, daha eril bir yapıya dönmüştür.

Themis – Kayıp Adalet
Çekimler sırasında zor durumda kaldığın oldu mu?
Çok zor durumda kaldığım söylenemez. Çünkü en temel koşulum güvenlik. Suya inmeden ne çekeceğimi, koşulların ne olduğunu bilirim ve en ufak bir olumsuzluk hissettiğimde çekimi bırakırım. Hiç bir fotoğraf bir canlıdan daha kıymetli değildir. Bugün olmazsa yarın çekerim ya da çekmem, diye düşünürüm. Olmazsa olmaz diye bir fotoğraf kuralım yok. Bazen en doğru fotoğraf bıraktığım ve zorlamadığım anda çıkıyor. Çektiğim fotoğrafların hepsi denizde. Doğa zaten en güzelini veriyor. Güvenliği bırakmadan sadece akışına bırakınca sonuçlar çok daha şaşırtıcı olabiliyor.
Planladığın başka projelerin var mı?
Genelde her sene bir proje yapıyorum. Bir sonraki projeyi de engelliler için tespit ettim ama bunları su altında çekmek hem çok zor hem de çok büyük bir bütçe istiyor.

Nejdet Demirtaş – Teknolojik tutsaklık
Çalışmalarını beğendiğin, Türkiye’den ve dünyadan kimse var mı? Senin çalışmalarına benzeyen su altı fotoğrafı çeken var mı?
Sosyo politik konuları proje olarak ve süreklilik içerisinde su altında çeken bir fotoğrafçıyla karşılaşmadım (dünyada). Varsa da henüz ben bilmiyorum. Çalışmalarına hayranlıkla baktığım ve düşünceyi kurguya dönüştürüp fotoğrafa yansıtan Saygun Dura ve şahane projeleri ve kitaplarıyla Alptekin Baloğlu var. Yurt dışından pek fazla fotoğrafçı tanımıyorum.
Nejdet Demirtaş’la konuşacak daha çok şey var ama ben şimdilik burada noktalıyorum. Kendisini tüm çalışmalarından ötürü içtenlikle tebrik ediyor, bana zaman ayırdığı için de çok teşekkür ediyorum. Umarım Demirtaş gibiler sayesinde toplumsal konulara daha çok dikkat çekilir ve dünya daha huzurlu, daha barışçıl, daha yaşanılası bir yer hâline gelir.
Siz de fikrinizi belirtin