Kraków (Krakow) bazı tarihçilere göre bugünkü Polonya topraklarında hayatın ilk başladığı nokta. Polonya’nın eski başkenti olması nedeniyle de oldukça önemli ve görkemli yapılara sahip. 2. Dünya Savaşı yıllarında Naziler’in karargâhı olmuş, bu nedenle de bombardımandan etkilenmemiş ve Varşova’nın aksine buradaki tüm tarihi yapılar orijinal kalmış. Papa II. Jean Paul burada doğmuş. Krakow, edebiyat dalında UNESCO yaratıcı şehirler ağına dâhil. Krakow Tarihi Şehir Merkezi, Wieliczka & Bochnia Tuz Madenleri, Auschwitz & Birkenau toplama ve yok etme kampları; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Şehirde gezdiğimiz yerlere geçmeden önce Kraków Sanat Okulu’nda ve Kraków Sanat Akademisi’nde Tadeusz Kantor’un eğitmenliğinde resim okumuş olan Polonyalı heykeltıraş Igor Mitoraj’dan çok kısa bahsedeyim.
Igor Mitoraj kimdir?
İçindekiler
- 1 Igor Mitoraj kimdir?
- 2 Krakow’da gezilecek yerler listesi
- 2.1 Wavel Tepesi
- 2.2 Wavel Kalesi
- 2.3 Wavel Katedrali
- 2.4 Kraliyet Şatosu
- 2.5 Bazylika Mariacka (St. Mary Kilisesi – Church of St. Mary)
- 2.6 Sukiennice (Krakow Cloth Hall)
- 2.7 Barbican
- 2.8 St. Florian Kapısı
- 2.9 Florianska Caddesi
- 2.10 Kazimierz (Yahudi Mahallesi)
- 2.11 Schindler’in Fabrikası
- 2.12 Wieliczka Tuz Madeni Müzesi
- 2.13 Wieliczka Tuz Madeni Müzesi Galerileri
- 2.14 Auschwitz & Birkenau Toplama ve Yok Etme Kampları
Dünyaca ünlü heykeltraşın hayali, eserlerinin bir gün Pompei’de sergilendiğini görmekmiş. 2014 yılında 70 yaşında ölen heykeltraş ne yazık ki bunu kendi gözleriyle bunu göremedi ama eserleri Mayıs 2016-Ocak 2017 arasında Pompei’de sergilendi. Ben de Mitoraj’ın eserlerini gören şanslı gezginlerden biriyim. Ünlü heykeltraşın bir eseri de Krakow Eski Şehir bölgesinde tüm ihtişamıyla sergileniyor. Şüphesiz ki bu eser kente apayrı bir güzellik katıyor.
Krakow’da gezilecek yerler listesi
Polonya‘nın Krakow şehri, kıvrılarak akan Wisła Nehri’nin kenarına kurulmuş.
Krakow Eski Şehir bölgesi; Wavel Tepesi, çevresi geniş bir park alanı ile çevrili (Plantasyon), ana meydan Rynek Główny’den oluşuyor.
Wavel Tepesi
Wavel Tepesi, hem Krakow hem de Polonya için büyük bir öneme sahip. Rivayete göre şehir kurulmadan önce hâlen kalenin nehre bakan yamacında bulunan ve merdivenlerle inilen Ejderha Mağarası’nda bir ejderha yaşamış. Şehri kuran Prens Krakus bu ejderhayı yenerek tepeye yerleşmiş. Bu tarihten sonra da şehrin sembolü ejderha olarak kabul edilmiş. Wavel Tepesi bu nedenle Krakow tarihinin başladığı yer olarak kabul ediliyor. Kale de bu kalıntıların üzerine inşa edilmiş.
Wavel Kalesi
Wavel Tepesi üzerine kondurulan ve hemen önünden Vistula Nehri akan Wavel Kalesi, Kraków’un çok uzun yıllar hem başkent hem de dini merkez olması sebebiyle büyük önem taşıyor. Kalenin ana giriş kapısının duvarları armalarla süslü. Kalenin içinde Wavel Katedrali, Kraliyet Şatosu, Katedral Müzesi, konferans merkezi olarak kullanılan binalar, eski kilise kalıntıları, II. Jean Paul Heykeli yer alıyor.
Wavel Katedrali
Kompleks içerisinde yer alan Wavel Katedrali’nin yapımına 11. yüzyılda başlanmış. Katedral 14. yüzyılda tamamlanmış. İlk Polonya Kralı bu katedralde taç giymiş. Bu gelenek başkentin Varşova’ya taşınmasından sonra bile devam etmiş. İçinde Polonya için kıymetli olan azizlere adanmış pek çok şapel bulunuyor. Vasa Şapeli, Kutsal Haç Şapeli, Sigismud Şapeli bunlardan bazıları. Ayrıca bu pek çok kral ve kraliçenin mezarı da bu katedralde bulunuyor. I. Władysław, III. Casimir, II. Sigismud ve III. John Sobieski mezarları bunlar arasında sayılabilir.
Kraliyet Şatosu
Kraliyet Şatosu katedralin yanında yer alıyor. Şato, Piasti Hanedanlığı’ndan itibaren kraliyet konutu olarak kullanılmış. Sürekli eklemeler yapılarak genişletilmiş. 1499 yılındaki yangınla büyük bölümü tahrip olan şato, 16. yüzyılın ilk yarısında Rönesans tarzda yeniden yapılmış. Bir kanadı yangınla tahrip olunca bu bölüm Barok tarzda yeniden inşa edilmiş. Şato 1596 yılında başkentin Varşova’ya taşınması üzerine önemini kaybetmiş. Paylaşım döneminde askeri karargâh olarak kullanılmış. 20. yüzyılın başında müze hâline getirilmiş.
St. Wojciech Kilisesi olarak da adlandırılan St. Adalbert Kilisesi, 10. yüzyılın başlarında ahşap olarak inşa edilmiş. Bugün 1.000 yaşını geçmiş olan ve Romanesk mimarinin erken Orta Çağ’daki güzel temsilcilerinden biri olan bu yapı, bilinen en eski taş kiliselerden birisi.
Bazylika Mariacka (St. Mary Kilisesi – Church of St. Mary)
Dünyanın en güzel kiliselerinden biri kabul edilen, Gotik tavanları, iki farklı bitişli masalsı kuleleri ve Hejnal melodisi ile ünlenen Bazylika Mariacka (St. Mary Kilisesi – Church of St. Mary); şehrin hem en karakteristik hem de en ikonik yapılarından birisi. Kilisenin yapımına 13. yüzyılın ortalarında başlanmış. Ancak 15. yüzyılın ortalarında bitirilebilmiş.
Kilise birbirinden farklı yükseklikte ve farklı mimari tarzda 2 kulesi ile dikkat çekiyor. Kulelerden 81 metre yükseklikteki Hejnał Kulesi diğerine göre çok daha güzel ve yüksek. Rivayete göre kuleler iki mimar kardeş tarafından yapılmış. Halka kulelerden hangisinin daha güzel olduğu sorulduğunda halkın uzun olan kuleyi seçmesi üzerine kısa kuleyi yapan abi kardeşini öldürmüş.
Hejnał Kulesi’nden her saat başı borazan sesi duyuluyor. Sonra borazan sesi aniden kesiliyor. Bunun nedeni 1241 Moğol İstilası sırasında şehir kapılarının kapatılması için borazanla tehlikeyi haber veren borazancının kuleye atılan okla öldürülmesi. Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen bu olay her saat başı çalan borazan sesi ile hâlâ hatırlatılıyor.
Sukiennice (Krakow Cloth Hall)
Şehrin en karakteristik ve simge yapılarından biri olan Sukiennice (Krakow Cloth Hall), 14. yüzyılda kapalı çarşı olarak yapılmış, daha sonra yanmış, 1875-1879 tarihleri arasında Romantik tarzda yeniden inşa edilmiş. Farklı cephelerindeki kapılardan içine girebileceğiniz bu dikdörtgen şeklindeki görkemli binanın zemin katı yan yana sıralanmış hediyelik eşya dükkânları ile dolu. Bina UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor.
Barbican
Şehri çevreleyen çift duvarlar 1285 yılından 15. yüzyılın başına kadar inşa edilmiş, 19. yüzyılda bunların çoğu yıkılmış. Barbakan 1498-1499 yılları arasında Floriańska Kapısı’nı korumak amacıyla yapılmış.
St. Florian Kapısı
Yeşil kubbeli 14. yüzyılın başında yapılan Eski Şehrin kuzey ana giriş kapısı olan Floriańska Kapısı’nın her iki tarafında yerel sanatçıların astığı resimler var.
Florianska Caddesi
Florianska Caddesi ya da diğer adıyla St. Florian Caddesi, Stare Miasto’nun yani eski şehrin en önemli caddelerinden biri. Ayrıca kraliyet yolunun da başlangıcı olarak kabul ediliyor. 1257 yılında yapılmış olan bu cadde St. Florian Kapısı’ndan başlayan toplam 355 metrelik bir cadde üzerinde Kamienica tarzı binalar bulunuyor.
Kazimierz (Yahudi Mahallesi)
Vistül Irmağı’nın kıvrım yaptığı kıymetli noktalardan birinde bulunan Kazimirez aslında oldukça eski bir yerleşim yeri. 1941 Alman işgali sonrasında burada yaşayan Yahudiler zorla buradan alınarak gettoya yerleştirilmiş. Günümüzde burası kentin renkli ve eğlenceli kültür sanat noktalarından biri.
Remu Sinagogu, Helena Rubinstein’ın doğduğu ev ve Schindler’in Fabrikası burada gezilecek yerler arasında sayılabilir.
Schindler’in Fabrikası
Schindler’in Listesi filminden bildiğimiz fabrikanın sadece film sahnesi değil gerçek olduğunu bilip yanında bulunmak insana son derece acı veriyor. Hele listeye alınan insanların fotoğraflarına bakıp liste dışında kalanları düşünmek yok mu, insanın ruhu işte bu anda telafisi olmayacak bir şekilde yara almaya başlıyor.
Wieliczka Tuz Madeni Müzesi
Krakow merkeze yaklaşık 10 km uzaklıkta yer alan Wieliczka Tuz Madeni Müzesi, 64-327 metre arasındaki derinlikte yer alan 9 kattan, 300 kilometre uzunluğunda galerilerden ve 3.000’e yakın odadan (bölümden) oluşuyor. Bunun sadece 64-135 metre arasındaki 3 katı, 2 kilometre uzunluğundaki galerileri ve bu galerilere bağlı 22 bölümü müze olarak ziyarete açık. Wieliczka & Bochnia Tuz Madenleri, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Madeni ancak rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Eğer gezinizi bireysel yapıyorsanız, madene geldiğinizde bir grup oluşmasını bekleyerek oranın özel rehberiyle gezeceksiniz. Maden gezisi toplam 3 saat sürüyor ve bu sürede madenin sadece % 1’ini gezebiliyorsunuz. Ne kadar devasa büyüklükte bir yerde olduğunuzu artık sizin hayal gücünüze bırakıyorum.
Wieliczka Tuz Madeni Müzesi Galerileri
Madenin 1. katında 64 metrede yer alan The Daniłowıcz Shaft Bottom’a tahta merdivenlerle 378 basamak inilerek ulaşılıyor. Bu alandan sonra tamamen tuz olan ancak granit görüntüsüne sahip geniş galerilerden yürünüyor. Galerilere bağlanan odalarda (bölümlerde) 7. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar madenin çıkarılma yöntemini ve madenin çıkarılması sırasında kullanılan aletlerin tuz veya tuzdan zarar görmeyen ahşaptan yapılmış canlandırmalarını, ülkenin ünlü kişilerinin tuzdan heykellerini, madencilerin kendilerine yardım ettiklerine inandıkları tuzdan yapılmış cüce heykellerini görebilirsiniz. Madende sürekli aşağıya inen ışıklandırılmış ahşap merdivenler, tuzdan yapılmış şapeller, küçük yer altı gölleri, madenin çökmemesi için yapılan ahşap destekler bulunuyor.
Madenin en güzel yeri 91.6 ile 101.4 metreler arasında yer alan St Kinga Şapeli. Her şeyin tuzdan yapıldığı bu büyük şapelin tuz bloklarından oluşan duvarları farklı yüzyıllarda yapılan Son Akşam Yemeği gibi dini içerikli rölyeflerle, Papa II. Jean Paul’un heykeli ve diğer heykellerle süslü. Tavandan sarkan dev tuzdan yapılmış avizeler altındaki tuz şapel inanılmaz güzel.
Şapel sonrasında Chopin müziği eşliğinde gölde yapılan ışık gösterisi ise maden gezisine ayrı bir güzellik katıyor. Maden turu 3. katta 134- 135.6 metre derinlikteki The Daniłowicz Shaft Bottom ile sona eriyor. Sonra dilerseniz restoranda yemek yiyebilir ya da sinemaya gidebilirsiniz. Evet, yanlış duymadınız. Yer altında âdeta bir şehir var burada.
Auschwitz & Birkenau Toplama ve Yok Etme Kampları
Nazilerin ırklarını Yahudiler’den, Slavlar’dan ve çingenelerden temizlemek üzere başlattıkları akım beraberinde korkunç bir soykırımı da getirmiş. Bizler günümüzde bu soykırımların yapıldığı Auschwitz & Birkenau kamplarını tarihe ibret olmak üzere düzenlenen müzeler olarak geziyoruz. Krakow şehir merkezinin 70 km dışındaki Auschwitz & Birkenau toplama ve yok etme kampları, Nazi vahşetinin akıl almaz boyutlarını ve bu savaş ayıbından geri kalanları gösteren müzeler olarak hizmet veriyor. Auschwitz & Birkenau toplama ve yok etme kampları, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Krakow benim gözümde Polonya’nın en özel kentidir. Toplama kamplarına tekrar gitmeye dayanabileceğimi sanmıyorum ama şehrin tarihi ve estetik dokusuyla defalarca buluşabilir, ruhumu bu şehre defalarca teslim edebilirim.
Keşfetmeniz dileğiyle…
Merhaba. Bu ay icinde Krakow planlarim var. Yaziniz harika.Cok yararlandim. Diger gezilerinizi de okuyacagim.Tesekkur ederim.
Hülya Hanım merhaba,
Yazımdan faydalanmanıza çok sevindim. Umarım diğer yazılarımdan da faydalanacağınızı umarım. Sosyal medyaya da beklerim.
İyi geziler dilerim, sevgiler.