Karadağ Adriyatik Denizi kıyısında vizesiz gidilen bir ülke. Karadağ‘ın muhteşem şehri Kotor ise Kotor Körfezi’nde Lovcen Dağları’nın eteklerinde Gurdic ve Skurda Nehirleri arasında kurulmuş bir şehir. 671 m uzunluğunda nefis bir sahili var. Dünyanın en büyük fiyortlarından biri burada. Aynı Kapadokya gibi UNESCO’nun hem tarihi, hem de doğal miras listesinde yer alıyor.
Balkan turunda Hırvatistan sınırından çıkar çıkmaz Kotor Körfezi‘ne girdik. Heybetli dağların eteğindeki kıvrımlı yollar bizi nefis manzaralar eşliğinde Karadağ‘a getirdi. Dünyanın en büyük fiyortlarından birine sahip olan Kotor‘u göreceğimiz için fazlasıyla heyecanlanıyorduk.
Karadağ hakkında bilgiler
Karadağlılar tembellikleriyle ünlü insanlar. Binaların mimarisi de belki bu yüzden estetikten uzak. Ülkenin doğası ise muhteşem. Doğanın vahşi güzelliği binaların çirkin görüntüsünün üzerini örtmeye çalışıyor bu ülkede (ama yer yer de doğaya verilen zarar çok çirkin sırıtıyor).
Karadağ (Montenegro) topraklarının ilk yerleşimcileri İliryalılar olarak biliniyor. Roma, Bizans, Venedik, Avusturya, Fransa egemenliğine giren topraklar 1910’da krallık olmuş. Daha sonra Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın bir parçası olmuş. Krallığın adı 1928’da Yugoslavya Krallığı olarak değiştirilmiş. Karadağ da 2006’da bağımsızlığını kazanmış.
Karadağ ismini 1.749 m yüksekliğindeki Lovcen Dağı’nın İtalyanca karşılığı olan Monte Negro (Kara Dağ)’dan alıyor.
Kotor gezilecek yerler
Kotor hem tarihi şehir Stari Grad’ın, hem tarihi şehrin içinde bulunduğu bölgenin, hem de bölgenin içinde bulunduğu körfezin adı.
Eski Şehir Stari Grad 4 km’lik surlarla çevrili. Bu surların içinde kalan daracık sokaklar çoğu 12. ve 13. yüzyılda yapılmış Romanesk yapılar, kiliseler, taş evler ve sevimli kafeler, insanı görür görmez etkiliyor. Şimdi size tarihi şehir Stari Grad’ın içinde gezilecek yerlerden bahsedeceğim.
Eski Şehir Stari Grad
Eski Şehir Stari Grad’a Vrata od Mora ya da Sea Gate olarak bilinen kapıdan giriliyor. 1555 yılında Rönesans stilinde yapılan kapının üzerinde 21 Kasım 1944 tarihini görüyorsunuz. Bu tarih şehrin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra özgürleşmesine ithafen yazılmış.
Trg od Oruzja (Arms Square)
Eski şehrin ana meydanı. Meydanda 17. yüzyılda yapılmış Saat Kulesi, 17-18. yüzyıllarda yapılmış 3 küçük saray ve Belediye Binası var.
Trg Sv Tripuna (St Tripun’s Square)
St Tripun Meydanı’nda Katedrale Sv. Tripuna (St Tryphon Katedrali) yer alıyor. 1166 yılında tamamlanan, depremler nedeniyle farklı mimari tarzda yenilenen katedral şehrin en önemli dini yapılarından biri.
Boka Navy Meydanı‘nda 18. yüzyılda yapılan Gregorin Sarayı ve içindeki Denizcilik Müzesi var. Müzede antika tablolar, Kotor tarihi ile ilgili belgeler bulunuyor.
Trg Sv Luke (Luke Meydanı)
1195’te yapılan Crkva Sv Luke (St Luke Kilisesi) ve 1909’da yapılan Crkva Sv Nikole (St Nicholas Kilisesi) bu meydanda. Eski Şehir Çeşmesi ise hâlâ akan suyu ile ilgi odağı.
St Ivan Kalesi
260 m yükseklikteki kaleye 1.350 basmaklı dar merdivenlerle çıkılıyor. Ancak manzarasında çekilecek fotoğraflar uğruna da bu zorlu yolculuğa değiyor. (Laf arasında bu basamakların hepsini çıkmadığımı söylesem mi acaba 🙂 )
Tara Kanyonu
Vaktiniz yeterliyse Karadağ’ın görülmesi gereken bir hazinesi var: Tara Kanyonu. 82 km uzunluğu ve 1.300 m derinliğiyle Avrupa’nın 1., dünyanın 2. derin kanyonu olan Tara 1977’den beri UNESCO koruması altında bulunuyor.
Karadağ mutfağı
Karadağ mutfağında Osmanlı’ya ait pek çok lezzet var. Kajmak (peynir), burek, rakıya (brendi) bunlara örnek verilebilir. Ayrıca İtalyan mutfağından seçenekler de Karadağ mutfağını çeşitlendiriyor. Kuzu, sığır, domuz eti ve deniz ürünleri sıklıkla tüketiliyor.
Krstac, Cabernet, Chardonnay beyaz şarapları, Vranac, Pro Corde kırmızı şarapları, Nikşiç birası ve % 53 alkol oranı olan rakija içkisi oldukça popüler.
Kotor’da gezimizi keyifli tamamlayıp Budva‘ya gitmek üzereyken keyifsiz bir olay yaşadık. Grubumuzdan bir arkadaşımız, pasaportunun ve parasının çalındığını fark etti. Tam neler yapmamız gerektiğini konuşurken birisi otobüsün içine birşey fırlattı. Atan kişiyi görmesem de atıldığı anda sesi duymam, belki de daha önce yaşadığım hırsızlık olayını çağrıştırdığından, beni oldukça rahatsız etti. Otobüse atılan çantayı açınca bir başka Türk’e ait pasaport ve kredi kartları bulduk. Grubumuzdaki arkadaşa ait olmadığı için üzüldük, ama bir başkasının canı yanmayacak diye de sevindik. Pasaportunu kaybeden arkadaş da tutanak tutturduktan sonra bizimle birlikte yola devam edebildi.
Yabancı bir ülkede para kaybetmek çok can sıkıcı, ama pasaportun çalınması benim için bir korkulu rüya. O nedenle ekstra tedbirli olmakta ve çantaya dört elle sarılmakta fayda var.
Keyifli Kotor gezisinin sonunda can sıkıcı bir olay yaşanmış olsa da turumuz kaldığı yerden devam etti. Bizler de çantalarımızla samimiyetimizi artırıp turun sonuna kadar onlardan ayrılmamaya ekstra özen gösterdik.
Güvenli geziler dileğiyle…