Gezmek çoğu zaman heyecan verici olsa da bazı yerler var ki gitmek çok zorlayıcı olabiliyor, tarihin ağırlığı altında ezilen yerler üzerinizde derin izler bırakabiliyor. Buraları gördükten sonra uykusuz geceler kapınızı çalıyor, zaten siz de artık eski siz olmuyorsunuz. İşte bu gibi yerlere en iyi örnek de 2. Dünya Savaşı’nın en büyük toplama ve yok etme kampları olan Auschwitz & Birkenau. Naziler’in ırklarını Yahudiler’den, Slavlar’dan ve çingenelerden temizlemek üzere başlattıkları akım, beraberinde korkunç bir soykırımı da getirmiş. Bizler günümüzde bu soykırımların yapıldığı Auschwitz & Birkenau kamplarını tarihe ibret olmak üzere düzenlenen müzeler olarak geziyoruz. Auschwitz & Birkenau toplama ve yok etme kampları, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor.
Nazi Vahşeti
İçindekiler
Kamplar, Nazi vahşetinin akıl almaz boyutlarını ve bu savaş ayıbından geri kalanları gösteren müzeler olarak hizmet veriyor. Buraları görmeye ne kadar dayanabilirsiniz bilmiyorum ama tarih sahnelerinde yaşanan, insanın yüzüne yumruk gibi inen bu olaylar da maalesef gerçek. Kalbi sevgiyle atan insanların buraya dayanabilmesi pek mümkün değil ama bir yandan da buraları görerek tarihte yaşananlardan ders alabilmek çok önemli.
Kampları ancak rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Eğer gezinizi bireysel yapıyorsanız, bir grup oluşmasını bekleyerek özel rehberle müzeleri gezebilirsiniz.
Auschwitz & Birkenau Kampları, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Yakın tarihimize ışık tutan, insanlığın yaşadığı en büyük dramın tanığı olan toplama kampları hafızanızdan asla çıkmayacak yerler. Buradaki gaz odalarından fırınlara, kadın saçlarından yapılmış kumaş toplarından kamp kayıtlarına kadar göreceğiniz her şey sizi dehşete düşürüyor.
Toplama ve Yok Etme Kampları
2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Avrupa’da oluşturduğu 1.600 toplama kampının 9 tanesi Polonya’da. Bu 9 kampın 3 tanesi de Kraków şehri yakınlarında bulunuyor. Almanlar 1940 yılı ortalarında Polonyalı siyasi tutukluları bir araya toplamak amacıyla Lehçe / Polonyaca Oświęcim, Almanca Auschwitz Köyü’ndeki askeri barakalarda ilk kamp olan Auschwitz I’i kurmuş. Kampta savaş sırasında 12.000-20.000 arasında mahkum kalmış.
Naziler esirlerini çalışma kampına getiriyoruz diyerek buraya nakletmiş. Sağlam ve genç olanlar çalıştırılmak üzere bir tarafa, yaşlı, sakat, eşcinsel ve çocuklar diğer tarafa alınmış. İşe yaramayacak hâle gelenlerin akibeti ise korkunç.
Duş yapacaklarını sanan esirler önce çırıl çıplak soyulmuş. Altın dişleri sökülmüş (Daha sonra bu altın dişler eritilip altın külçelerine dönüştürülerek Almanya Merkez Bankası’na götürülmüş). 50 kişinin zor sığacağı salonlara 400 kişi tepeleme sokulmuş. Salona zehirli gaz atılmış. Gaz bacalarına yakın olanlar 10-15 saniyede ölürken uzak olanlar bu dehşeti seyrederek 10-15 dakika içinde ölmüş. İnfaz tamamlandıktan sonra ölü bedenler fırınlara atılarak yakılmış. Bu şekilde 24 saat içinde tam 5.000 kişi yakılmış.
Toplama kamplarının sayısı artıyor
Auschwitz Kampı’nın tüm Avrupa’dan getirilen Yahudiler, Romanlar, Rus esirler ve diğerleri için yetersiz kalması üzerine 1941 yılında Oświęcim Köyü’ne 3 kilometre uzaklıktaki Brzezinka Köyü’nde Auschwitz I’den 11 kat daha büyük olan Auschwitz II – Birkenau kampını kurmuşlar. Avrupa’daki en büyük toplama kampı olan bu kampta 1944 yılında 100.000’nin üzerinde mahkum kalmış. 1942 yılında Oświęcim’e 6 kilometre uzaklıktaki Monowice Köyü’nde fabrikaların yanında Auschwitz III kurulmuş. Bu kampta da 1944 yılı yaz ayında 11.000 mahkum kalmış. Kamp aynı yıl bağımsız olmuş ve Monowitz Toplama Kampı olarak adlandırılmış. Auschwitz I-II’e bağlı diğer bölgelerdeki küçük kamplar ona bağlanmış.
1944 yılı sonunda kamplardaki vahşetin anlaşılmaması için Alman orduları çekilirken kampları yakmışlar, belgelerin çoğunu yok etmişler. Rus askerleri 1945 yılında kamplara geldiklerinde kamplarda sadece 7.000 kişi bulabilmiş.
Hâlen 3 kamptan ikisi olan Auschwitz I ve Auschwitz II-Birkenau müze olarak geziliyor. Ancak Auschwitz II-Birkenau Kampı daha fazla tahrip edildiği için o dönemin vahşetini Auschwitz I kampında daha açık şekilde görüyorsunuz.
Auschwitz I Kampı insanların ne kadar vahşileşebildiklerini gösteren bir yer. Kampta yaşanan vahşete çocukların dayanamayacağı düşünülerek kampı 14 yaşından küçük çocukların ziyaret etmesine izin verilmiyor.
Auschwitz Kampı
Kampa Arbeit macht frei “Çalışmak Özgürleştirir” yazan kapıyı geçerek giriyorsunuz.
Kampın girişinde ağaçlıklar arasında fazla bir özelliği olmayan tuğla binalar sıralanıyor.
Kamp binalarının bir bölümünde kurbanların (Yahudi, Polonyalı, Roman, Rus ve diğerleri) sayısı ve dağılımı, kadın ve erkek tutukluların saçları kazınmış, altlarında kampa geliş ve ölüm tarihlerini yazan fotoğrafları, tutukluların kıyafetleri, kıyafetlerin üzerinde SS subaylarının tutuklunun özelliği hakkında bilgi edinmesini sağlayan amblemlerin anlamlarını gösteren işaretler (örneğin pembe ters üçgen homoseksüelleri, yıldız Yahudileri, kırmızı ters üçgen politik tutukluları simgeliyor), kamptaki günlük yaşamı gösteren fotoğraflar, günde 2 öğün yenilen yemekte verilen kahve ve çorbanın konulduğu küçük kaplar gibi çok sayıda belge sergileniyor. Binaların bir bölümünde ise camekânlar içinde kampa savaşın son ermesine yakın tarihte getirilenlerin Almanya’ya henüz gönderilmemiş binlerce çift ayakkabıları, tarakları, ayakkabı boyaları, gözlükleri, mutfak malzemeleri, üzerinde isimleri ve geldikleri yeri yazan bavulları, engellilerin üst üste yığılmış protezleri, çocuk giysileri, dua pelerinleri, kadın saçları (tam 2 ton saç toplanmış!), bu saçlardan yapılan kumaş parçaları, gaz odalarında kullanılan Cyclone B maddesinin boş kutuları, fırınlarda bulunan son yakılan insanlardan kalan küllerin yer aldığı kavanoz gibi çeşitli eşyalar sergileniyor.
Kampın bölümleri arasında mahkum odaları, idam alanları, ziyarete kapalı SS doktorlarının çocuklar, özellikle ikiz çocuklar ve kadınlar üzerinde deney yaptıkları binalar, bu binalardan ayrı bir bölümde yer alan, dikenli tellerle çevrili bir alanda bulunan, tavanında gazın gönderildiği ufak bir deliğin yer aldığı küçük odalar, gaz odalarında ölenlerin daha sonra toplanarak yakıldığı fırınlar (crematorium) sayılabilir.
Son olarak da ölüm duvarını görüp kamptan ayrılıyorsunuz.
Birkenau Kampı
Alman orduları ülkeden çekilirken Auschwitz II-Birkenau Kampı’nda yaşananlarının öğrenilmemesi için kampı büyük ölçüde yıkmış. Bu nedenle Auschwitz I Kampı’na nazaran burada daha az görülecek yer var.
Tren İstasyonu binasından içine girilen Birkenau geniş bir alana yayılmış barakalarla dolu. Ön taraftaki barakalarda erkekler, arka tarafta sadece bacaları kalmış bölümde aileler, sol taraftaki bölümde ise kadınlar kalmış. Burada bulunan büyük gaz odaları ve fırınlar Alman ordusu tarafından yıkılmış.
Hayvan ahırları ile iç içe olan dar, uzun barakalar binlerce kişinin yattığı yerler olmuş. İçindeki küçük, dar ranzalarda 4-5 kişi bir arada yatmak zorunda kalmışlar. Ranzalarda alt katlarda yatanlar en zor şartta olanlarmış. Çünkü üst kattakilerin tuvaleti geldiği zaman tuvaleti kullanmaları yasak olduğu için dışkıları alt kattakilerin üzerine akıyormuş. Ayrıca alt kattakiler farelerin ısırmasına maruz kalıyormuş. Hijyenden uzak olan bu şartlar tifo salgınını da beraberinde getirmiş.
Barakaların bazılarında göreceğiniz yüksek beton zemin üzerine açılmış. Yan yana yuvarlak delikler ise tuvalet olarak kullanılmış. Mahkumlar tuvaletlere günde 2 kez düdük çalınarak topluca alınmış. Daha sonra düdüklerle tuvaletler boşaltılmış. Böylece yeni gelenlere yer açılmış.
Barakalar her iki tarafında yer alan sobalarla ısıtılmaya çalışılmış. Ancak barakaların alt taraflarındaki boşluklardan kışın Polonya soğuğunun girmesi engelleyemediğinden çok sayıda kişi soğuktan ölmüş.
Auschwitz & Birkenau toplama ve yok etme kamplarına gittiğim gün ruhumun da zedelendiği gündür. Mideme giren ağrı, gözlerimden akmasına engel olamadığım gözyaşlarım, binlerce insanın acılarını yüreğimde hissetmem ölene kadar hafızamdan asla silinmeyecektir.
İnsanın bu kadar vahşi olabileceğini görmek kabul etmesi oldukça zor bir his. İnsan olmaktan utanç duymak da işte tam da bu olsa gerek. Peki acaba insanoğlu tarihten ders alarak aynı hataları yapmamayı öğrenecek mi? Sizce?
Tartışma platformu değil siten ama, neden sıklıkla insanoğlu evrende olmasa daha iyi olurdu diye düşünmeden edemiyorum acaba? Tam da yaratılan bu dünyevi kıyametten işte. Neslim akıllandı mı? HAYIR. Sevgiler Yaprakçım.
Maalesef neslim akıllanmadı ve ben bu gibi durumlarda insanlığımdan utanıyorum.
Keşke evrende sadece sevgi olsaydı…
çizgili pijamalı çocuk filmini izledikten sonra geldim sayfanıza.Keşke dünyaya barış hakim olsaydı da bunlar hiç yaşanmasaydı…
İnsanoğlunun bu kadar vahşi olabileceğini görmek çok korkutucu ve çok üzücü. Keşke sadece sevgi olabilse dünyada…