Türkiye’de su altı fotoğrafçısı denince akla ilk gelen isimlerden biridir Alptekin Baloğlu. Ödülleri ve kitaplarıyla dünyanın değişik bölgelerindeki su altı yaşamını bize tanıtır, ulusal ve uluslararası fotoğraf yarışmalarında jüri üyeliği yapar. Fransa, Almanya, Rusya, İspanya, Belçika ve Türkiye’de sergiler açmıştır. Bu yazımda Alptekin Baloğlu ile söyleşimizi okuyacaksınız.
Alptekin Baloğlu kimdir?
İçindekiler
- 1 Alptekin Baloğlu kimdir?
- 2 Alptekin Baloğlu ile su altı fotoğrafçılığı üzerine bir röportaj
- 2.1 Fotoğraf çekmek için mi dalmaya başladın, daldıktan sonra mı fotoğraf merakı başladı?
- 2.2 Hangi yıl dalışa başladın? Başladığından beri aralıksız dalıyor musun?
- 2.3 Her dalmayı bilen su altı fotoğrafçısı olabilir mi? Su altı fotoğrafçısı olmak için fotoğraf bilgisi olması gerekiyor mu?
- 2.4 Fotoğraf çekimleri sırasında zor durumda kaldığın oldu mu?
- 2.5 Su altı fotoğrafçılığına nasıl bir ekipmanla başlanmalıdır? Başlangıç maliyeti nedir?
- 2.6 İyi bir su altı fotoğrafçısının özellikleri nelerdir?
- 2.7 Dalış ve su altı fotoğrafçılığıyla ilgili ilginç sorular aldın mı?
- 2.8 Çalışmalarını çok beğendiğin dünyadan ve Türkiye’den kimse var mı?
- 2.9 Hangi hayvanlarla karşılaştığında heyecanlandın?
- 2.10 Hangi hayvanlarla karşılaştığında ürktün?
- 2.11 Su altı fotoğrafçılığında Türkiye nerede? Türkiye’de en güzel fotoğraf çekilen yerler nereler?
- 2.12 Ödüllerinden bahsedebilir misin?
- 2.13 Dünyada nerelerde daldın? En sevdiğin dalış noktaları nereler?
Alptekin Baloğlu ile ofisinde buluştum. 18 yıllık dalgıç olmama rağmen adını herkesten duyduğum Baloğlu ile yüz yüze tanışmak bu zamana kadar hiç kısmet olmamıştı. Sağolsun, beni kırmadı. Ben de aklımdaki soruları kendisine yöneltme fırsatı buldum.
Alptekin Baloğlu ile su altı fotoğrafçılığı üzerine bir röportaj
O zaman şimdi buyrun söyleşimize:
Fotoğraf çekmek için mi dalmaya başladın, daldıktan sonra mı fotoğraf merakı başladı?
Ben mimarlık eğitimi aldım. Dolayısıyla fotoğraf makinesini üniversite yıllarımdan beri kullanıyordum. Daha sonra dalışa başlamaya karar verdim. Dalış eğitimini alıp 5o kadar dalış yaptıktan sonra da su altı fotoğrafçılığına başladım. Yani benim sıralamam dalışa başlamak, tecrübelenmek ve su altı fotoğrafçılığı şeklinde oldu.
Hangi yıl dalışa başladın? Başladığından beri aralıksız dalıyor musun?
Dalışa 1994 yılında başladım. O zamandan beri aralıksız dalıyorum.
Her dalmayı bilen su altı fotoğrafçısı olabilir mi? Su altı fotoğrafçısı olmak için fotoğraf bilgisi olması gerekiyor mu?
En az 50 dalış yapıp kendini suyun altında çok rahat hissedebilen herkes su altında fotoğraf çekebilir. Suyun içinde emniyetli ve etrafına zarar vermeyecek duyarlılığa gelmek çok önemli.
Ben ilk çektiğim fotoğraflarımı beğenmemeye başlayınca bu konuda kitaplar almaya başladım. Yurt dışından dergilere abone oldum. Yurt dışındaki su altı festivallerine ve fotoğraf ekipmanı satan fuarlara gittim. Bolca su altı fotoğrafına baktım. Tecrübelenmek için zaman gerekiyor. Küçük makine bir süre sonra yeterli gelmiyor. Flaş istiyorsunuz. Sonra önüne geniş açı adaptörü veya bir lens alıyorsunuz. O da yetmezse ikinci flaş gerekiyor. Bu yetersiz gelirse housing (kılıf) denen sisteme geçiyorsunuz. Onun da geniş açısı, makrosu gerekiyor. Yani su altı fotoğrafçılığında tecrübelenmek için zamana ihtiyaç var.
Fotoğraf çekimleri sırasında zor durumda kaldığın oldu mu?
Dünyanın her yerine gitmeden önce ne göreceğinizi ciddi olarak araştırıyorsunuz. Göreceğiniz canlıya göre geniş açı ya da makro lens kullanıyorsunuz. Fakat ne kadar hazırlıklı olursanız olun o gün orada beklemediğiniz bir akıntı olabiliyor, beklemediğiniz canlılar karşınıza çıkabiliyor. Su altı fotoğrafçısı için en zor ortam akıntı dalışlarıdır. Ben böyle akıntılı bir dalışta kendimi ölü bir mercana akıntı kancasıyla sabitledim. Bir taraftan da önümden geçen köpekbalıklarının fotoğrafını çekmeye çalışıyordum. Birden ayağımda bir acı hissettim. Ayağıma baktığımda kanıyordu. Çünkü ben akıntıda sabit kalmaya çalışırken ayağımla bir mürenin yuvasına çarpmıştım. O da beni ısırmıştı. Ayağımda hâlâ bu iz vardır.
Galapagos Adaları’nda 20-30 metrelerde bir balık sürüsü karaltısı gördüm. Dalış eşi (buddy)mden kısa süreliğine ayrılıp bu balık sürüsünün içine fotoğraf çekmek için girdim. Bu balık sürüsü hortum gibi olmuş yüzlerce ton balıklarıydı. Fotoğraf çekerken birden fark ettim ki 20 metreden 45 metreye düşmüşüm. O girdaptan kurtulmam ve tekrar 20 metreye çıkmam oldukça zor ve riskli oldu. Hem vurgun riski hem de havasız kalma riskiyle baş başayken kendimi masmavi bir ortamda buldum. Dalış grubunu aramaya ve deko için yükselmeye başladığımda uzakta grubu gördüm. Ulaştığımda regülatörümdeki son nefesimi almıştım. O anda dalış eşimin ahtapotundan (yedek hava kaynağı) solumaya başladım ve deko yaptım (Yüzeye güvenli çıkabilmek için belli bir derinlikte bekleyerek vücudumdaki azotu attım). O zaman fotoğraf çekmenin hayatımı riske atmaya değmeyeceğini anladım. Su altı fotoğrafçılığı ve dalış şakaya gelmez. Dalış bütün kuralları % 100 uyguladığınız takdirde bilardodan bile tehlikesizdir. Ancak bu kuralları uygulamak şarttır.
Su altı fotoğrafçılığına nasıl bir ekipmanla başlanmalıdır? Başlangıç maliyeti nedir?
1.000-20.000 USD arasında ekipman alabilirsiniz. Ben yıllardır housing denilen sistemi kullanıyorum. Makine 5.000 USD, lensler 5.000 USD, housing 3.000 USD, flaş 3.000 EUR (2 adet flaş gerekiyor)
İyi bir su altı fotoğrafçısının özellikleri nelerdir?
Su altı fotoğrafçısının öncelikle denizi çok seven, saygı duyan ve suyun altında kendini çok iyi hisseden bir dalıcı olması gerekir.
Çok fotoğraf görmüş, çok fotoğraf çekmiş, yenilikçiliğe açık, araştırmacı ve uygulayıcı sakinliğe sahip kişiler su altı fotoğrafçısı olabilir. Hırsla fotoğraf çekmek adına balıkları kaçıran, doğaya zarar veren kişilerin iyi su altı fotoğrafçısı olması beklenemez.
Yani bu işin özünde öncelikle çok dalış yapmak gerekiyor.
Dalış ve su altı fotoğrafçılığıyla ilgili ilginç sorular aldın mı?
En ilginç sorular çocuklardan geliyor. 50 soruda Denizin Sırları isminde bir kitabım var. Bu kitabın içinde çok farklı sorulara cevaplar yer alıyor. Suyun altında doktor var mı? Balıkların saçı var mıdır? Deniz kaplumbağası su altında ne kadar kalır? gibi.
Bu kitabı hazırlarken hedefim çocuklara denizi tanıtmak ve sevdirmekti. Ben de dia gösterisi olarak okullara gidip sunum yaptığım dönemlerde çocukların bana sordukları sorulardan esinlenerek bu kitabı hazırladım.
Özellikle çocuklara denizleri tanıtmak ve korumalarını sağlamak için başlattığım Denizin Sırları adında bir sosyal sorumluluk projesi sayesinde Doğu Anadolu’daki 35.000 çocuğa bedava kitap yollanmasını sağlayıp onları denizle tanıştırdım. Bu siteden kendisine kitap alanlar çocuklara da yollanmak üzere kitap hediye ediyorlar. Projenin detaylarına www.denizinsirlari.org dan ulaşabilirsiniz.
Çalışmalarını çok beğendiğin dünyadan ve Türkiye’den kimse var mı?
National Geographic dergisinin su altı fotoğrafçısı David Doubilet biz su altı fotoğrafçılarının idol olarak gördüğü kişidir. Kendisiyle tanışma şansı da yakaladım. Hatta onun jürisinde olduğu Celebrate the Sea adlı yarışmada 2002 yılında birincilik aldım. Avustralyalı Michael Aw, Fransız Laurent Ballesta, İngiliz Alex Mustard diğer takip ettiğim kişiler.
Türkiye’den Orhan Aytür, Kerim Sabuncuoğlu, Cenk Ceylanoğlu, Taner Atılgan gibi isimleri sayabilirim. Elbette Türkiye’de ismi güzel fotoğrafla anılan pek çok kişi de var.
Hangi hayvanlarla karşılaştığında heyecanlandın?
Bu yıl Küba dalışlarımda 15 tane ipeksi köpekbalığı (silky shark) ile dalışa başladım. 25-30 metrelere inince 20-30 tane 3-4 metrelik Karayipler resif köpekbalığı (Caribbean reef shark) ile yarım saat daldım. Yukarı çıktığımda dalışlarımı teknenin altında bekleyen ipeksi köpekbalıklarıyla noktaladım. Onları daha iyi gözlemleyebilmek, daha iyi fotoğraf çekebilmek ve onlara 1-2 metre kadar yakın olmak çok heyecan vericiydi.
Endonezya‘da Raja Ampat‘ta 3 metrelik mantanın bir kayanın üzerinde asılı sabit durduğunu gördüğüm zaman (temizlik istasyonunda balıkların onu temizlemesini beklerken) inanılmaz bir heyecan ve mutluluk duydum. Gerçekten o an, kendimi özel hissettiğim bir andı. Tayland‘da bir balina köpekbalığının yanında dalmam ve onun 20 dakika boyunca fotoğrafını çekmeme izin vermesiyse inanılmazdı.
Hangi hayvanlarla karşılaştığında ürktün?
Bir gece dalışında hiç beklemediğiniz bir anda yanınızdan birkaç köpekbalığının geçtiğini görünce elbette irkiliyorsunuz. Çünkü o an onların beslenme saati ve siz sofradasınız.
Küba’da 3 metrelik bir deniz timsahıyla baş başa kaldığım anı unutamam. Hayvanın yarım metre yanındaydım. Ben fotoğraf çekerken birden ağzını açtı. Hayatımda ilk kez su altında karşılaştığım bu hayvanı tanımıyordum. Bana saldırmak üzere mi yoksa poz vermek üzere mi ağzını açtığını bilememek beni ürküttü. Güzel bir fotoğraf çekme hedefiyle, orada ne işim var? diye düşünemedim. Ama ne yalan söyleyeyim, su altında ender korktuğum andır.
Malezya‘da Kapalai Adası’nda gece dalışında mandarin balıklarının çiftleşmesini fotoğrafladım. Bir saate yakın aynı noktada bekleyip tam çok güzel fotoğraflar çektim derken bacaklarımın arasından dünyanın en zehirli yılanı geçti. Hâlâ yaşıyorum ve şanslıyım.
Aynı dalışta dalışın sonunda iskeleye doğru yaklaşırken dünyanın en küçük ve en zehirli ahtapotu olan mavi halkalı ahtapotu gördüm. O an bir erkek ahtapot bir kayanın altından çıktı ve dişinin üzerine atladı. Çiftleşmeye başladılar. O zamana kadar bunu doğal ortamda görüntüleyen başka kimse olmamıştı. Bu özel anın fotoğrafı çekerken ne kadar küçük olduklarını göstermek için parmağımı yanlarına koydum. O anda parmağımın üzerine atlasalar belki de benimle bu röportajı yapamıyordunuz. 26 kişiyi aynı anda öldürebilecek kadar zehir taşıyan bu özel canlıyla yan yana olmaksa beni zevkten öldürmüştü!
Su altı fotoğrafçılığında Türkiye nerede? Türkiye’de en güzel fotoğraf çekilen yerler nereler?
İyi fotoğrafçılarımız var ama Türkiye’de iyi fotoğraf çekenler işlerini sergileyebilmek için sponsor bulmakta zorluk çekiyor. Bu nedenle su altı fotoğrafçılığı yeterince tanınmıyor ve gelişimi desteklenemiyor.
Türkiye suları bir tropik deniz kadar canlı değil ama Bodrum‘da ağzında temizlikçi karides olan bir müreni fotoğraflayabilir, Kaş‘ta masmavi sularda yanınıza kadar gelen orfozları görebilir, Marmaris ve Fethiye‘deki etkileyici mağaralara dalabilirsiniz. Canlı sayımız az olsa da bir fotoğrafçıyı tatmin etmeye yeter.
Ödüllerinden bahsedebilir misin?
Ulusal ve uluslararası yarışmalarda 60’ın üzerinde ödülüm var. 2005 yılında İspanya’da yapılan ve Türkiye’nin ilk kez millî takım olarak katıldığı 10. Dünya Su altı Fotoğraf Şampiyonası’nda balık kategorisinde altın madalya aldım. 2003 yılında yayınlanan Su altının Yıldızları adlı ikinci kitabım Fransa’da yapılan 30. Dünya Su altı Görüntüleme Festivali’nde Dünyanın En İyi Su altı Kitabı ödülünü kazandı. Aynı yıl Malezya’da yapılan Celebrate the Sea Festivali’nde de Denizlerin En İyi Kitabı ödülünü aldı.
Bir Balığın Gözünden İstanbul’a baktığım fotoğraflarım Denizden Boğaziçi adlı kitabımda yayınlandı. Bu fotoğraflarla hem Türkiye’de hem de Fransa’da bir çok ödül kazandım.
Dünyada nerelerde daldın? En sevdiğin dalış noktaları nereler?
Avustralya, Papua Yeni Gine, Malezya, Tayland, Myanmar, Sudan, Mısır, Maldivler, Belize, Palau, Ekvador-Galapagos Adaları, Endonezya, Filipinler, Fransa, İspanya, Güney Afrika ve Türkiye’de daldım ve su altı fotoğrafları çektim.
En sevdiğim dalış noktalarıysa Ekvador’da Galapagos Adaları, Endonezya’da Raja Ampat, Tayland’da Similan Adaları ve Malezya’da Sipadan Adası diyebilirim.
Alptekin Baloğlu’na bu söyleşi için zaman ayırdığı ve de en önemlisi bu eşsiz görselleri bize sunduğu için çok teşekkür ediyorum. Su altının bilinmez güzellikleri Alptekin’in fotoğrafları ve kitaplarıyla bize artık çok daha yakın. Kendisinin çalışmalarını www.alptekinbaloglu.com adresinden takip edebilirsiniz.
Sevgili Yaprak, benim de çok keyif aldığım bir röpartaj oldu, eline sağlık.Sevgiler.
Benim için röportaj çok keyifliydi, ama asıl fotoğraflara bakmaya doyamıyorum. Ellerine, emeğine sağlık. Başarılarını ve fotoğraflarını hep takipte kalacağım.
Sevgiler,
Üstada saygılarımla
Evet hepimizden saygılarla